01 Nisan 2009

Mücizelere Bırakmak : Türkiye 1:2 İspanya



Milli Takım 2008 Avrupa Şampiyonası'nda kötü bir alışkanlık kazandı anlaşılan. Adrenalini tavan yaptırmadan, işi mucizelere bırakmadan rahat etmiyor. Yalnız bu kez iş çok zora girdi, hep 2010'u Biz'siz bırakmamaktan bahsettik ama sanırım sonuç tam tersi görünüyor.

Maç öncesi yazımızda özellikle Nihat'ın oynamamasının ve 5'li orta saha dizilişinin öneminden bahsettik. Maçın başlaması ile birlikte orta sahanın hakimiyetini İspanyollar'a bırakmamızın ana nedeni buydu. Oyunun hakimiyeti tamamiyle rakibin elinde iken bir gol bulmak da inanılmaz bir şanstı. Bu şansı bile iyi kullanamadık, gerisi hikaye.

Burada öenmli bir noktaya parmak basmak gerekiyor. Yaklaşık 2.5 yıldır Milli Takım'ın patronu nasıl ortaya bir sistem koyamaz, nasıl bu takımı birplan ve strateji çevresinde oynatamaz anlayamıyorum. Bu Euro 2008 öncesi de böyleydi. Terim'in turnuvaya 15 gün kala daha önceki 1.5 yıllık süre zarfında denemediği 4-3-3 taktiği ile oynamak istediğini açıklaması ve bunu ileri ucunda Nihat'ın oynadığı bir takım ile yapmak istemesi, bunun üstüne de turnuvada çok daha farklı bir oyun tarzının hatta tarzlarının yine plansız bir çerçeve içinde sunulması her şeyi çok net biçimde açıklıyor aslında. Bu büyük bir eksiklik bu kadar tecrübeli bir hoca için. Sadece motivason ve oyuncuların mücadelesi yetmiyor böyle maçlar için, bir futbol aklı da olması gerekiyor ortada ama en ihtiyacımız olan olgu hiç ortada yoktu.

İspanya, tam bir sistem takımı. Galip ya da mağlup olmaları hiç bir şeyi değiştirmiyor. Hep aynı akıllı futbol var sahada. Yerden ayağa paslar, top rakipte iken alan daraltmalar, çok sağlam bir alan savunması. Daha ne yapılabilir ki zaten? Bu kadar güçlü bir takım karşısında sahada verebildiğimiz en olumlu şey mücadele etmek oldu, o da yetmedi zaten.

Bu mücadele bir çokları için yeterli olabilir ama yetmez, yetmemeli. Liechtenstein'da mücadele ediyor. Sizin onlardan tek farkınız bireysel yetenekler ile sonuç aramak ise geçmiş olsun!

Şu klasikleşmiş futbol yorumlarına da bir son vermek lazım. Fikret Engin'in , penaltı sonrası Riley' sallaması, maçın bitişi ile beraber Üzülmez ve Balta'nın pozisyon hatalarından bahsederek hedef gösterir tarzda konuşması hangi mantığın ürünüdür? Sadece sahadaki futbol olarak değil, futbol dışı mantalite anlamında da almamız gereken çok yol olduğu da aşikar!

Hiç yorum yok: