04 Nisan 2009

Bu İşte 1 Yanlışlık Var-1



Zamanın en güzel yanı tünelin sonuna doğru götürse de, o yaklaşma ile beraber insana katabildikleri. Geride kalan her olaydan sana bir şeyler eklemesi, geçmişten uzaklaştıkça bakışını genişletmesi, düşüncelerini olgunlaştırıp berraklaştırabilmesi…

Benim de futbola bakışım bu çerçeve içerisine oturuyor. 5 yaşımdan beri sokaklarda mahalle maçları ile başımıza bela olan bu tutku, televizyon karşısında TRT'nin maç özetleri ile beynimde daha farklı yer etmeye başladı. Tek kanallı dönemin en güzel yanlarından biri de o eşsiz anlatımlar ile birlikte tüm maç özetlerini bir çırpıda, zapping derdi olmadan izleyebilmenin etkisini belirtmek gerekiyor.

Interstar ile başlayan özel televizyonlar ile birlikte yaşın da ilerlemesi Dünya Futbolu'na daha farklı bir bakış sunmaya başladı bana. 88 Avrupa şampiyonası, 90 Dünya Kupası'ndan sonra Şampiyonlar Ligi maçları ilk demleriydi futbol algımızdaki değişimin. Efsane müziği ilk duyduğumda ayaklarımın altı terlerdi heyecandan.O kapıdan Manu zaferi ile ilk girişimiz hala dün gibi aklımdadır. Ajax ve Juventus’un üst üste oynadığı finaller, Galatasaray’ın her sene farklı bir heyecanla bize yaşattığı o maçlar şekillendiriyordu futbolumuzu.

2000'lerde Avrupa Şampiyonu Kulübümüz vardı artık, çok geçmeden üstüne Süper Kupa başarısı eklendi. 2002'de Milli Takım çok uzaklarda 3. lük elde ederken büyük bir gururla dolaşırdık caddelerde. Sonra bir duraklama dönemi başladı futbolumuzda taki geçen sene Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi çeyrek finali ile hareketlenmeye başlayıp Avrupa 3.'lüğü ile yavaş yavaş ivmelenmeye geçişimize kadar.Her biri futbola bakışımın şekillendiği dönemlerin satır başlarıdır o yaşanılanların.. Özellikle Şampiyonlar Ligi maçlarını ile Avrupa Futbolu'nu yakından takip etmeye başlamanın etkisi çok fazla. Yukarıda belli olaylardan bahsettim, 88-90 Uluslararası Turnuvalar ve Şampiyonlar Ligi başlangıcı, 2000-2002 dönemin futbolumuzun zirve yapışı, 2007'ye kadar süren duraklama dönemi, ve son iki yıldaki hareketlenme.

Bu olaylar sadece kronolojik bir sıralama değil aynı zamanda futbolu algılama biçimimdeki değişimi de simgeliyor.1988'de Hollanda'nın kupayı alışını, Van Basten'in o müthiş volesini o kadar net hatırlıyorum ki. Daha 6 yaşımdaydım ama o maçı izleyebilmiştim. 90 İtalya'da Marado-Gorgoceya ve Arjantin'di kahramanım. Brehme o penaltıyı attığında benim de dünyam kararmıştı ve hala o pozisyonun penaltı olmadığını düşünürüm tıpkı o canlı izlediğim akşamda olduğu gibi. Tüm bunların ben de oluşturduğu tek bir izlenim vardı: "Futbol Kaliteli futbolcular ile oynanır, eğer takımınızdaki kaliteli oyuncu sayısı fazla ise o maçı kazanan siz olursunuz".

93 yılında Manchester maçı ile başlayan ve 2002'de noktalanan süreç başka gerçekleri de eklemişti genel değerlendirme çerçevemize: "Tamam kaliteli futbolcular önemli ama sadece kalite değil bir takımın performansını etkileyen. Mücadele etmek, istemek zorundasınız. Yoksa Galatasaray nasıl elerdi ki Manu'yu. O kadar mücadele edilmese istenmese tüm kalitesine rağmen 2000 yılında UEFA Kupası'na uzanabilir miydi Galatasaray". Bu dönem futbol düşünceme, mücadele azmi, maçı isteme, pres yapma gibi olguları kazandırmıştı. Artık pres yapmayan bir takım, sahada çok koşmayan bir takımın başarılı olmasına olanak yoktu benim gözümde.

2002-2007 arasında özellikle Terim'in Galatasaray'daki başarısız süreci bazı gerçekleri sorgulatmaya başlatmıştı artık. Milli Takım2ın 2002'den sonra 2006 ve 2008 gibi 2 dev turnuvaya katılamamış olması da bazı gerçekleri ortaya koyuyordu. Üstelik Dünya Futbol'una daha da yakındık, evden uzakta daha rahat bir ortamda üniversitedeydik artık. İnternete ve dolayısı ile bilgiye daha yakındık, araştırıyor, analiz ediyorduk. Saha içerisinde olanları sadece bir oyun değil aynı zamanda bir strateji olarak algılamaya başlamıştık. Tüm bu sürecin sonucu artık vazgeçilmez bir olguyu kazandırıyordu o güne kadar biraz da öksüz kalmış dimağımızda : "Sistem"

Evet kaliteli isimleriniz olabilir, mücadele de ediyor olabilirsiniz ama sahada daha önceden sınırları, boyutları, planı belirlenmemiş olan bir şablon ile yer almanızın size getirisinin çok fazla olması beklenemezdi. Bir mantaliteniz, bir stratejiniz, peşinden koştuğunuz bir planınızın olması şarttı. Futbol basit bir oyundu ama onu zorlaştırmamak sizin elinizde idi. Ne yapacağınız biliyorsanız, bir sistemin yansımasını sunmak ise sahaya vermek istediğiniz bu güzel oyunun basitleşmesi de bir o kadar mümkün oluyordu.

--Devam Edecek--

Hiç yorum yok: