11 Aralık 2008

Kiev'de Donan Umutlar



Geride kalan 5 maç karamsarlık pompalasa da gelecek adına, Arsenal deplasmanında alınan 1 puan ile Kiev'in son dakikalarda yediği gol sonucunda son maça taşınan umutların Fenerbahçe'yi daha da canlandıracağını düşünmüştüm dün akşam. Emre ve Kazım'ın olmayışının eksikliğinin ciddi biçimde hissedileceği, yedek kulübüsine bakınca "umarım işimizi bu 11 ile halledebiliriz" düşüncesinin hakim olacağı bir maç beklyordu bizleri aslında, nitekim de öyle oldu. Son çare olarak oyna sokulan Maldonado, Ali Bilgin ve İlhan'ın yapabilecekleri katkının dozu belendiği gibi düşük çıktı ne yazık ki.

Yukarıda da yazdığımız gibi UEFA yoluna devam etmek için 3 puanın gerektiği bu maçda çok daha mücadeleci, istekli olacağını düşünüyordum Fenerbahçe'nin. Tamam Süper Lig maçlarında da iyi futbol yokdu sahada ama maç kazanmanın takıma güven aşılayacağını beklemiştim bu maç için en azından. Saha şartları elbette etkilemiştir oyunu, şimdi tutup da "iki takımda aynı zeminde oynadı" türünden saçma bir bahane sürmeyeceğim ortaya. Biri sürekli o sahada oynarken beraberlikle yetinmeye razı, diğeri ise en son bilmem kaç sene önce oynadığı, belki de hiç oynamadığı böyle bu zeminde 3 puana mahkum. Arada ciddi fark var. Saha şartları kötüydü ama Fenerbahçe'nin bu dezavantajını nötrleyecek kadar da kötüydü Kiev dün akşam. Attıkları gol dışında sadece 2. yarıda artık risk alınan dakikalarda karşı karşıya bir pozisyon var, o kadar. Yenilen gol zaten evlere şenlik, yine bir Volkan klasiği. Rakibin yanında takım arkadaşın var, ortada düzgün bir açı da yok, sen çıkıp kaleni boşaltıp adama tek vuruşluk gol şansı veriyorsun, anlamak mümkün değil. Bu Volkan'ın yaptığı kaçıncı hata, ortada hala alınmış ders yok.

Evet, Kiev gerçekten kötüydü dün akşam. Bırakın geçen seneki Fener'i, bu seneki takımdan biraz daha iyi bir takım bile dün akşam gol atabilirdi onlara. İlk yarıda geriye çekilerek oynadılar, gol planlarını Milevsky'nin Bangura'ya atacağı paslar üzerine kurmuşlardı ki gol de Milevsky'nin araya attığı pas ile geldi. Fenerbahçe ise neredeyse maç boyunca pozisyon üretemedi. Alex'in formsuzluğunda zaman Dievid orta sahada top dağıtmaya çalıştı. Oyunun genelinde de topla oynama yüzdesi Fenerbahçe'den yanaydı ama bu toplu oyunun çoğunluğu orta sahanın kendi yarı sahasına yakın bölgesinde yan paslar şeklinde yapıldı Josico, Selçuk ve daha sonra oyuna giren Maldonado'nun büyük katkıları ile. Aragones'i yedek kulübesine bakıp "elindeki silhlar belli" diyerek eleştirmeme yoluna gidilebilir, fakat Avrupa Şampiyonu takımın hocası apoletlerine sahipse eğer oyuna taktik bir zenginlik katmasını beklemek de sanırım boş bir çaba olmaz. Örneğin, forvet'i ikilemek adına Dievid'i Guiza'ya yakınlaştırıp Önder'i sağ beke koyup Gökhan'ı açık olarak değerlendirmek gibi. Bu sadece bu örnek, oyuna müdahale sadece oyuncu değişikliği ile olmamalı. Maldonado'yu oyuna alarak bir taktik zenginlik katmak istiyorsanız zaten geçmiş olan 3 ay size bir şey kazandırmamıuş demektir. Luis Aragones'de vasat bir hoca gibi davranıp sadece oyuncu değişkliği yaparak oyuna müdahale etme yolunu seçti özetle, oysa çok daha fazlası beklendiği için oraya getirildi.

Genel manada sıkıcı bir maçtı, Fenerbahçe biraz ışık verse daha güzel izlenebilecekti oysa. Dolayısıyla bu ortamda tutup da fazla değerlendirme yapmak da çok manalı değil. Yalnız futbol takımını eleştirirken burada yönetimin de oturup "Geçen sene çeyrek final oynayan takımı nasıl bu hallere düşürdük?" diyerek de ciddi biçimde düşünmesi gerekiyor. 10 yıldır takımın başında olan bir başkandan beklenmeyecek bir futbol yönetimi sahneleniyor Fenerbahçe'de bu yıl. Şimdi çıkıp da Aurelio neden gitti, Zico gönderilir mi diye isimler üzerinden gitmeyeceğim. Ortada bir başarısızlık ve ortaya koyduğu sonuçlar üzerinde tartışıyoruz. Şampiyonlar Ligi'nde daha önce de üst üste çeyrek finaller, yarı finaller oynayan takımlar oldu. PSV, Benfica, Lyon gibi. 2005 yılında yarı final oynayan PSV şu an grup sonuncusu olarak veda etti. Benfica Koeman ile çeyrek final oynadı 2 sene öncesinde, ama şimdi ortada yoklar. Lyon bile Fransa Ligi'ni domine eden bir ekip olmasına rağmen yarı finalden öteye gidemedi hala. Dolayısı ile çok kaygan bir zemine çıkıyorsunuz çeyrek finaller, yarı finaller ile. Yanınızda oralara çok iyi tutunabilen dev kulüpler var. Onlar gibi olmanız elbette kolay değil. Sizin yapacağınız daha 2 gün öncesine kadar orada olup o zeminin kayganlığına dayanamayanlara bakarak geleceğinizi planlamak. Fenerbhaçe yönetimi bu şekilde düşünmedi, o başarının ilerisini planlamak adına çalışmadı. PSV, Benfica örneklerini değerlendirmedi ve alınan günü birlik kararlarla, profesyonel bir futbol şubesi kurmamanın neticesinde bu hallere geldi takım.

Daha düne kadar yarı finaller konuşulurken, şimdi ilk hedef 2 sene öncesini yakalamak olacak, alın size bir geri gidiş hikayesi. Bu yılın özeti budur Fenerbahçe için. Kiev maçı alınsaydı da sadece günü kurtarmış olacaklardı, gerçeklerle yüzleşmeyi geciktireceklerdi, sadece daha önce karşı karşıya geldiler o gerçeklerle. Şimdi o doğruların nasıl okunacağı önemli, tutup da devre arasında transfer yaparak takımı güçlendirme mesajını alırlarsa o zaman daha büyük hataya düşülür. Gelecek senenin planları yapılmaya başlanmalı, ancak öyle ileriye gidilebilir gerisi hikaye çünkü...

Hiç yorum yok: