13 Aralık 2008

Gençlerbirliği 1:3 Galatasaray



Bu sene Galatasaray maçı analizlerinde hep bir ortak noktada buluşuyorduk, o da maça etksiz başlanması ve neredeyse ilk yarı boyunca kaleye çok az şut atılması idi. Kendi sahasında oynadığı maçlarda bile bu tablo değişmedi, 3-0'lık Gaziantep maçı da 2-0'lık İBB maçı da bu havada oynandı. Bugün ise bu görüntünün tersine çok etkili başladı Galatasaray maça. Baros'un şu klasik eksikliği olan "zaman zaman gereken yerde kaleyi düşünmeme huyu" nedeniyle erken bulanabilecek gollerden oldular ama ilk yarının son 17 dakikasında bulunan goller ile de maçı koparmasını bildiler.

Galatasaray adına bu etkili başlangıç güzel bir gelişme olarak bir tarafa kaydedilmeli fakat son 25 dakikada yenilen baskının sebepleri üzerinde de durulmalı. Özellikle Gençlerbirliği son vuruşlarda daha becerikli oyunculara sahip olsa son 15 dakika son sıkıntılı geçebilirdi Galatasaray adına. Bu baskıya ileri uç ile orta alan arasındaki mesafenin artması ve teknik ekibin oyuna müdahale etmede çok gecikmesi yol açtı. Özellikle Nonda'nın savruk oyunu daha önce dışarı alınmayı gerektiriyordu.

Skibbe'ye bu maç özelinde ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Bir teknik adamın takımın taktik düzeninde zorunlulukla da olsa bugün gördüğümüz ve bir çok kişi tarafından beklenmeyen değişikliklere cesur bir şekilde imza atması da olumlu bir gelişme. 3-5-2 düzeni ile maça başladı Galatasaray. Meira-Servet ikilisini iyice oturtmayı düşündüğünden ilk olarak bu ikiliyi bozmamak adına Mehmet Güven'i orta sahaya monte etti. Daha sonra da çoğu kimse için sürpriz sayılacak bir hamle ile Nonda-Baros ikilisi ile ileri ucu çiftledi. Bunu yaparken de orta saha direncini kırmamak adına Barış'ı da buraya çekerek maça 3'lü savunma ile başladı. Yalnız Barış'ın rolü oldukça ilginçti. Top rakine geçtiği zaman hızlıca defansı 4'ler bir havaya bürünüyordu. Bir nevi sağ kanadın tüm hakimiyeti O'na teslim edilmişti. Tek bir düzene bağlı kalmadan maça göre de değişiklik yapma becerisinden dolayı tebrik etmek gerekiyor. Teknik ekip için bu maç özelinde yapılacak eleştiri ise 65'den sonra oyunun iyice Galatasasaray yarı sahasına yıkıldığı anlarda bir seyirci psikolojisi ile maçı izlemeleri ve müdahalede çok geç kalmaları olacaktır. Gençlerbirliği bu süre zarfında tehlikeli ataklar geliştirdi ve son vuruş konusunda daha becerikli oyunculara sahip olsalar golü bulabilecekleri pozisyonlar da yakaladılar. Bu oyundan düşüş aşamasında zamanlı müdahelenin gelmemesi takımın başına iş açabilirdi. Oyuna seyirci kalınmayıp müdahale edilmesi yerinde olurdu.

Son haftalarda haftalarca sakat olan ve oynama imkanı olmayan Barış ve Mehmet Topal'ın ilk 11'de kendilerine yer bulmalarını Kalli'nin gelişine bağlayan Güzide Basınımız'ın o değerli kalemleri bakalım bugünkü bu taktik hamle için payı kime biçecekler. Geçen sene full bir sezon boyunca Servet'in ve Emre Güngör'ün ön libero oynaması dışında herhangi bir taktik zenginliğini! göremediğimiz Feldkamp'a bu hamleden dolayı yine pay biçecekler mi gerçekten merak ediyorum.

Orta sahadaki Mehmet Güven tercihi, sergilenecek kötü bir performans ile hem hocanın hem de Mehmet'in başına iş açabilirdi fakat daha önceki maçlarda sergilediği negatif görüntünün aksine gayet olumluydu hem defansif hem de ofansif anlamda. Pas isabet yüzdesi oldukça yüksekti ve özellikle ilk yarıda defansın arkasına Baros'a attığı gollük ara pası alkışı haketti.

Önümüzdeki hafta oynanacak derbi öncesi hem Skibbe hem de takım için iyi bir moral oldu bu galibiyet. Şimdi otrup Beşiktaş maçına konsantre olmak kalıyor geriye. Sami Yen'de maçın favorisi Galatasaray'dır ve muhtemel alacağı 3 puan ile devre arasına futbolunu daha da geliştirebilmek için gerekli havayı yakalayarak girecektir.

Hiç yorum yok: