01 Şubat 2009

Sürpriz de Yok Gol de...



Şu doğa şartları bazen adamın hevesini kursağında bırakıyor. Adana'da futbola uygun bir ortam beklerken sulu bir zemin bulmak hem futbolcular hem de izleyenler için büyük hayal kırıklığı yani dakika 1 gol 1 demekti. Bu saha şartlarını kapalı savunmayı iyi uygulayan iki takımın maçında görüyorsanız zaten acaba gol olur mu endişesi taşıdığınız bir maçın kaderini daha baştan tahmin edecek hale geliyorsunuz ve 90 dakika sonunda yalnızca o beklemediğiniz saha şartlarının attığı gol ile 1-0 mağlup ayrılmak zorunda kalıyorsunuz ekran başından.

Maç ilk yarıda futbolcuların topu sulu zeminde kontrol etme, pas yapabilme çabaları ile geçti. İkinci yarı zemin biraz daha kuru hale gele bile sahnede açık vermeyen savunmalar vardı. Kayseri'nin ligde şu ana kadar 18 gol atıp 10 gol yemesine daha bir anlam veriyorsunuz dünkü maçı görünce. Üstelik bu 18 golün 4'ünü 1 maçta Fenerbahçe'ye karşı atmış olduklarını hesaba katarsak 17 maçta 14 gol, maç başına 1 golden az bir istatistik. Sarı-Kırmızılı ekibin futbol anlayışında orta sahann ilerisinde futbol oynamak diye bir kavram olsa da sadece Cangele'ye ve biraz da Mehmet Topuz'un bencilliğinden sıyrıldığı anlara bağlı olan bu durumun takımı gol ve gollere taşıması çok zor. Agahowa'yı dikkat ederseniz saymadım bile, çünkü apaçık bir şekilde yetersiz bir oyuncu. Oyun tarzı ile gol atması, topu ileri taşıması kolay değil. Normal şartlarda bir futbolcunun süratli olması iyidir ama bu hız top ile birleşince bir kontrolsüzlüğe dönüşüyor ise bir reklam sloganında olduğu gibi "Kontrolsüz Güç Güç Değildir" cümlesi çıkıveriyor ağzınızdan. Bir Yaser Yıldız'da bu havada bir oyuncu. Hızlı ama kontrolsüz, dolayısı ile bu tip adamlara gol umutlarını bağlandığı bir takımdan çok fazla bir şey beklememek lazım.

Aslında burada Kayserispor'un transfer anlayışının da eleştirilmesi gerekiyor. Bu sezon yaptıkları yabancı oyunculardan aldıkları verim ciddi manada düşük. Agahowa'dan bahsettik, Puroviç sezon başından beri sakat, Olembe'de çok fazla katkı sağlayabilmiş değil. Çıkıp televizyonda bütçelerini, kurumsal yapılarını anlatan yönetici ya da menejerlerin Kayseri'deki 32000 kişilik stadı doldurmak için de bu takımdaki eksiklikleri görüp ona göre müdahale etmeleri gerekirdi, ama elde var sıfır. Bu şartlar altında da Kayseri'den faklı bir oyun anlayışı beklemek mümkün değil, kısır maçlara gebe yani önümüzdeki dönem onlar açısından.

Kayseri'den bahsederken Abdullah Durak'a ayrı bir parantez açmak lazım. Gelişmeye açık ve çok yetenekli bir oyuncu. Çok koşuyor ama örneğin bir Barış Özbek ya da Selçuk Şahin gibi sadece koşarak kalmıyor aynı zamanda oyuna yaratıclık katma anlamında da faydalı bir oyuncu. Umarım bu şekilde devam eder ve daha iyi yerlede görebiliriz kendisini.

Sivas' gelince ilk cümlenin mutlaka Bilica üzerinde kurulması gerekiyor. Bu kadar bilinçli, topla ne yaptığını bilen, kadem anlayışı oldukça gelişmiş bir oyuncunun transferinde emeği geçenleri kutlamak gerekiyor. Kamanan'da faydalı bir transfer gibi görünüyor. Topla hızlanabilen, sprinter ama Agohowa ya da Yaser kadar kontrolsüz olmayan bir tarzı var. Önümüzdeki haftalarda adından daha fazla söz ettirecektir. Sivas'ın oyun anlayışına gelirsek Galatasaray maçlarındaki klasik görüntü vardı sahada. Defanstan uzun toplar çıkararak orta sahayı geçen, ileride de fizik gücü yüksek oyuncuların topu indirmeleri ve onlara orta sahadan gelecek desteğe bağlanmış gol umutlarının yanına sıkı bir savunma anlayışı. 2. yarıda da Balili'nin oyuna girişi ile gole daha yakın oynamaya başlayan bir takım. Bir cümle ile özetlersek aslında, mücadele kalitesini üst düzeyde tutarak rakibe kafa tutan ve oyundan bu şekilde kopmayarak rakibin artık yorulmaya ya da sonuca ulaşamamanın verdiği bıkkınlığa yaklaştığı noktalarda yapacağı hatalar ile gollere ulaşmayı hedefleyen bir takım, ha bir strateji olarak saygı duyulabilir ama ben kendi adıma daha cesur bir görüntü görmeyi umuyordum onlardan.

Sivasspor'dan bahsetmişken Mehmet Yıldız ve O'nun Galatasaray'a transferi konusunda bir şeyler yazmak da lazım. Kalli hangi akla hizmet bu adamın Polat'ın kafasına koydu anlamıyorum. Fizik gücünden başka artısı olmayan, saha içerisinde çok fazla mücadele eden, ama defansın arasında atacağınız toplar ile gol bulabileceğiniz ya da süratinden, adam geçmesinden faydalanabileceğiniz bir oyuncu değil. Bu admaı tek forvet falan oynatamazsınız yanına mutlaka 2. bnir adam koymak gerekir, bu durumda da orta sahanın yaratıcılığından feragat etmiş olursunuz. Fazla para vermeden yedekte dursun laızm olur anlayışı ile alınır ise o mantalite bir nebze anlaşılabilr ama daha ötesi...

Yukarıda yazıdımız cümlelerden farklı bir şey göremedik maçta, sadece mücadele vardı sahada. İlerleyen haftalarda sadece mücadelenin yeterli olmayacağı haftalarda oyunlarına daha fazla taratıcılık katmaları gerekiyor.

Hiç yorum yok: