01 Şubat 2009

Uyuyan Güzel...


2 sivas maçı sonrası biraz yıpranmış Galatasaray ile hafta içi bir operasyon ile Tomas ve Kratochvil gibi adamlarını göndermiş bir Denizlispor'un maçında daha fazla futbol bekleyenler de sanırım benim gibi hayal kırıklığına uğradılar. Ne Denizlispor oyuna bir zenginlik katabildi ne de kadrosu yere göğe sığdırılamayan Galatasaray. Yalnızca iki güzel gol vardı 90 dakika sonunda geride kalan.

Denizlispor ile başlarsak iki tecrübeli yabancının neden gönderildiğini pek anlayabilmiş değilim. Sebep olarak yabancı kontenjanında yer açmak belirtilmiş ama 2 attığı maçta 3, 3 attığı maçta 4 yeme becerisini gösteren bir takımın defanstaki iki tecrübeli ve bence istikrarlı adamını göndermesi ve yerlerine de hücum oyuncusu alması pek de mantıklı durmuyor. Dün Galatasaray biraz kıpırdayabilse çok daha fazla gol atabilirdi. Hücumda da 1-2 pozisyon dışında etkili olamadılar, 2. yarının büyük çoğunluğunda top kendilerinde olsa da üretken değillerdi sahada.

Galatasaray adına maçın en olumlu yanı Nonda'nın ilk yarıdaki verimli futbolu ve atmış olduğu gol, çünkü tüm gol umutlarını Baros'a bağlamak akıl karı bir iş değil. Galatasaray adına yazılacak çok şey var aslında. Daha önce de yazdık, eksik noktaları belirttik. Sivas maçında da üstünden geçtiğimiz ve hücum zenginliği notasında çekilen sıkıntılardan dem vuran o cümleleri tekrar yazmayacağım ama Lincoln bağımlısı bir düzenin oluştuğunu da kesin bir şekilde söyleyebiliriz. Eğer bir takımın oyun düzeni, üretkenliği 1 oyuncunun yokluğunda bu kadar etkileniyor ise oradaki bütünlüğün bir takım olduğu konusunda ciddi soru işaretleri olmalı ki ben de Galatasaray'ın şu andaki kurgusunun takım olma adına aldığı yol konusunda ciddi anlamda kuşkuluyum. Orta sahasında hep oyunun iki yönünü çok iyi oynuyor denilen Ayhan'ın ben hücum anlamında oyuna ne zenginlik kattığını anlayabilnmiş değilim. Keza Mehmet Topal ve Barış için de aynı şeyler geçerli. Umutlar Arda'da ama O'nun da tek başına yapabilecekleri sınırlı.

Hücum kısırlığından bahsettiğimiz bu takımın zaman zaman pozisyon vermesini umursamıyordum ama artık takım defansı anlamında da bazı noktalar netleşmeye başladı. Bu takımın orta sahası kolay çalım yiyor ve rakibin bu alanı çabuk geçişine engel olamıyor. Ayhan ve Barış özellikle böyle bir savunma anlayışı ile oynuyorlar. Sadece alan kapatmak ya da çok koşmak değildir savunma yapmak, rakibin koşu alanını kapamak, yapabileceği hamleye karşılık verebilmekdir esas nokta fakat Galatasaray orta sahası bu konuda da sıkıntılı.

Sağ bek sorunu artık apaçık ortada bu takımın sağ bek sorununa 1 yıldır çözüm bulamamış olması derin bir yara oldu artık. Sabri zaman zaman iyi oynasa da bu bölgede devamlılık sağlama konusunda umut vermiyor, ama ortada bir gerçek var ise bu durumun sezon sonuna kadar böyle gideceği.

Dün ikinci yarıda takımın oynadığı o çaresiz futbol ve Denizlispor'un kurmuş olduğu baskının da üzerinde durmak gerekiyor ve özellikle de bu baskı karşısında Skibbe'nin oyuna hiç bir hamlede bulunmayışı da diğer bir önemli nokta. Eğer takımınızın topu ileri taşıyamadığı ve rakibin üzerinize yüklendiği bu kadar aşikar ise bir teknik direktör olarak sizden beklenen oyunu rakip sahaya daha hızlı itebilecek alternatifler üretmektir ve elinizde tüm esklikliklerine rağmen Aydın gibi bir oyuncu var ise o zaman bu hamleyi en kısa sürede sahneye koymanız gerekir. Ama gelin görün ki Skibbe konusunda yapılan oyuna müdahaleleri yetersiz eleştirileri yavaş yavaş kendini doğrulatır bir hal almaya başladı. Ayhan'ın oyundan atılışı da bunun net göstergesi. Adam gergin bir oyun anlayışına sahip ve sen 2-0 öncedesin ama hala Arda ya da Ayhan'ın sarı kartlarının yol açabileceği problemleri görmezden geliyorsun, affedilir gibi değil.

Bu sezon bir çok analizde de yazdık bu takımın yapmaması gereken ilk şeyin "rakibin kendi üzüerine gelmesine izin vermek" olduğunu. Dün böyle oldu, Hertha maçının son 20 dakikası ve Beşiktaş maçının ilk yarısında da. Bu anların ortak zöelliği rakibin kalenizde tehlikler yaratıyor olması. Elinizdeki yapı ile rakibin bunu yapmasına izin verirseniz zorluk derecesi yüksek maçlarda sıkıntılar çekeceğiniz aşikar. İddia ediyorum Bordeaux maçında Fransa'da Galatasaray buna izin versin bir anda kalesinde 1'den fazla gol görebilir. Bu nedenle yapılacak ilk şey rakibi önde karşılamak aksi takdirde alacağıız sonuçlara katlanmak zorunda kalırsınız.

An itibari ile Galatasaray eksikliklerinden arınmış değil ve daha kötüsü bu eksikliklerin farkındalık derecesinin de yüksek olmadığını düşünüyorum. Önümüzdeki hafta Kayseri maçı ile başlayacak ve Bordeaux maçları ile sona erecek zorlu serinin minimum kayıpla atlatılıp atlatılamayacağı konusunda ciddi endişelerim var. Bakalım 1 ay sonra neler yazıyor olacağız?

Hiç yorum yok: