08 Şubat 2009

Galatasaray 1:1 Kayseri

Maçın ilk yarısını izleyemeyip sadece skor bilgisine sahip bir şekilde ekran karşısına oturunca "Bu takım da bir kişi eksik mi?", "Mehmet Topal neden sol bek oynuyor, Hakan Balta nerede?" sorularını ardı ardına sıralayıveriyorsunuz. Aldığınız cevaplar daha bir arttırıyor merakınızı ve kızgınlığınızı. Kartların nasıl verildiğini düşünürken aynı zamanda her hafta kırmız kart görmenin adet haline gelişine hayret edip, bu kadar çok sakatlığın takımın en istikrarlı adamını da buluşuna şaşırıp kalıyorsunuz.

Önce kart meselesine gelelim. İlk olarak 2. sarı kart pozisyonunu gördüm ve internetten kural kitabını indirdim. 122. sayfada yer alan aşağıdaki ifadeleri okuyunca artık ilk pozisyonu görmeem gerek bile kalmamaıştı.

Eğer bir oyuncu serbest vuruşu çabuk kullanmaya karar verir ve topa 9.15 m mesafeden daha yakında bulunan bir rakip oyuncu topu keserse, hakem oyunu devam ettirmelidir.Eğer bir oyuncu serbest vuruşu çabuk kullanmaya karar verirse ve topa yakın olan bir rakip oyuncu kasti olarak vuruşu yapmasını engellerse, hakem oyuncuya oyunun tekrar başlamasını geciktirdiği için ihtar vermelidir.


Dereli, 2. duruma göre değerlendirmiş olacak ki sarı kartını kullandı ama pozisyonun rakibin atışını engellemek ile uzaktan yakından alakası yok. Lincoln mesafeyi açmak için geri çekilirken rakibin oyunu çabuk bir şekilde başlatması sonucu yanından geçen topu kesiyor. Herhangi bir engelleme söz konusu değil.


Hakan Balta'nın sakatlanması aslında hastane mantığı ile çalışan bir takımda her gün yeni bir sakatlık haberi bekleyenler için şaşırtıcı olmasa gerek. Yine de Hakan gibi bugüne kadar sakatlık nedeniyle çok az maç kaçıran bir adamın da arıza yapması ilginç. Son 2 yılda bu kadar çok sok sakatlık verilmesinin bir nedeni olmalı? Son 2 yılda nelerin değiştiği incelenmeli. Sağlık ekibi, Kalll & Skibbe'nin antreman metodları, zemin vs. vs.


Oyuna dönersek, 10 kişi kalan bir takımın geriye çekilmesi normal karşılanabilir ama Galatasaray'ın bir yarıyı bu kadar mahkum oynaması da kolayca kabullenilecek bir durum değil. Lincoln'süz kalındığında ayağa pas yapmakta zorlanan, topu ileri taşıyamayan ve adam eksiltmekten uzak bir orta sahaya sahip olunduğu daha net görülüyor artık. Tabi bizden ziyade Sezgin - Üstünel -Yançındağ silahşörlerin bu eksikliğin farkına vararak önümüzdeki sezonun planlarını yapmaları gerekiyor, ha yaparlar mı emin değilim.


Maç öncesi Kayseri'nin gol atmasının, sadece Cangele ve Topuz ile sonuca gitmelerinin çok zor olduğunu belirtmiştim, aynen öyle oldu. Ceza sahası dışından bir şut ve Santcis'in hatası ile geldi gol. Herşeyden önce 3 puanın önemli olduğu bir ortamda son dakika golü ile 2 puan bırakmak oldukça moral bozucu olsa gerek. Üstelik kaybedilen puan ile zirve ile aradaki fark 4'e çıktı. Aslında çok da önemsenecek bir fark değil bu ama Galatasaray güven vemiyor, her an puan kaybedebilecek kadar serseri bir futbol ile çıkıyor rakiplerinin karşısına. Bu şekilde şampiyonluk kovalamak gerçekten kolay değil, çünkü rakiplerin sayısı geçen senelere göre 1-2 değil 4-5 takımlı bir kovalamaca var şu anda. Dolayısı ile kendi göbeğiniz kesemediğiniz zaman bir çok takımın puan kaybetmesini beklemek zorunda kalacaksınız.


Galatasaray adına Nonda'nın yavaş yavaş formunu yükseltmeye başlaması ve Linderoth'un geri dönüşü dışında herhangi bir güzellik yoktu maçta. Tobias'ın alan kapatmadaki başarısı ve savunmayı bildiğini her haliyle göstermesi dikkat çekici. Kayseri de bu yapısı ile kısır maçları izletmeye devam edecek gibi, olan yeni stada olacak. O güzelim yerde böyle sıkıcı futbol izlemek çok da hoş olmayacak ama...

Hiç yorum yok: