26 Şubat 2009

Dejavu!



Ben bu sahneyi daha önce yaşamıştım sanki yaklaşık 9 yıl önce. Yine bir "tamam mı devam mı maçı", bu kez karşıda Milan var. Son 5 dakikada 1-2 geride iken, o mucize gerçekleşiyor ve maş son dakika penaltısı ile 3-2 bitiyor ve o yol UEFA Kupası'na kadar uzanıyordu.

Bugün de bir benzeri yaşandı bu tablonun, haa "yol kupaya uzanır mı?" sorusuna cevap vermek için çok erken ama geçilen her tur bir inanç çimentosu olacak takım için. Yine de daha önce de yazdım çeyrek final bile başarıdır bu sene için, öncelikli amaç maksimum puan toplayarak sıralamada üstlere doğru tırmanmak olmalıdır. Çeyrek final demek toplamda 35 puan civarı demek ki bu şekilde ilk 55'e girmek neredeyse garantileniyor.

Maça gelelim artık, bu kadar giriş cümlesi yeter! Teknik adam değişikliğinin takıma ekstra bir morivasyon katacağı ortadaydı ki turun geçilmesinde bunun etkisi çok fazla. Çünkü gerek maça 0-1 geride başlamanın gerekse de skorun 3-1'den 3-3'e gelmesinin bir sonucu olarak, 4. golü son dakikalarda bulabilmek güçlü bir inanç gerektiriyordu. Yapılan değişikliğin en büyük katkısı bu oldu, yoksa oyun yapısı anlamında herhangi bir değişim beklemek ve görmek için çok erken.

Maçın kazanılmasında yukarıdaki faktöre ek olarak Michael Skibbe'nin şu ana kadar yapmış olduğu katkıdan bahsetmek de gerekiyor. Zira bu maçtaki bir olumlu sonuçtan behsediliyor ise galibiyetin bir tarafı mutlaka O'na bakmalıdır. Takıma oynatmaya çalıştığı ayağa, yerden paslı oyunu hücumda getirdiklerini gördük yine bugün. Atılan gollerde emeği olduğu gerçeğini görmek ve hakkını teslim etmek lazım.

Bu maçın tekrar tekrar izlenmesi lazım özellikle de defans oyuncularının yeniden eğitimi için. Yenilen tüm gollerde bireysel veya genel savunma hataları var. İlk gol Meira & Sanctis ortak yapımı. 2. gol ise nasıl savunma yapılmaması gerektiğine dair derslik bir pozisyon. Chamackh'ın topu verişi ve araya kaçısı bu arada da topun etrafında bir kaç metrekarelik alanda 5 Galatasaray'lı oyuncunun adeta bir çember oluştururcasına dizilmesinin üzerinde durulmalı. Hatta Sabri'nin bölgesini rakip oyuncuya teslim ettiği gözden kaçmamalı. 3. golde de Emre ve kaleci uyuşmazlığı var. Bu biraz daha kabullenilir bir gol gibi duruyor diğerlerini görünce ama yine de dikkatli olmak gerekiyor. Bülent Hoca'nın üzerinde ciddi bir sorumluluk var savunma konusunda anlaşıldı. Yakın bir zamanda Servet ve Emre'nin de dönmeyeceğini düşünürsek mevcut oyuncuların hata yapma oranlarını münümuma düşürmenin yollarını bulmak ve Sabri'ye de savunma yapmayı öğretmek lazım.

3-1'den sonra oyunu soğutmak için daha kontrollü bir oyun tercih edilmeliydi aslında. Geriye çekilmeden topu kontrolünde tutarak ve aynı zamanda rakibin sahip olmasını önleyerek dakikaların eritilmesi yoluna gitmeyi öğrenmek gerekiyor. Yıllardı takımın en eksik yönlerinden biri de bu zaten. Ya çok agresif bir futbol oynanıyor ya da oyundan düşüp geriye çekilerek rakibin baskı kurmasına izin veriliyor. Kaptan'ın çözüm bulması gereken noktalardan biri de işte bu!

Tüm olumsuzluklara rağmen sahada bu mücadeleyi gösterebilmek, maçın kırılma anlarında ayakta kalarak Bordeaux gibi takıma 4 gol atabilmek de oldukça önemli. Bordeaux'dan gol yiyebilirsiniz ki oldukça etkili bir hücum hatları var, mesele Fransızlar'a gol atmaktı. Siz 4 tane atmayı başardınız. Yediklerinizden de gerekli derslerin çıkarılıp önemlerin alınması halinde daha sağlam ilerlemek mümkün olabilir.

Bir sonraki turda rakip Hamburg olacak. En etkili tarafı hücumdaki ikilisi Olic ve Petric olan bir takıma karşı oynayacak olmak defanstaki bu hataları grünce insanın gözünü korkutmuyor değil hani. Neyse bu eşleşme için yazacak çok şeyimiz olacak, şimdilik galibiyetin tadını çıkarmak lazım.

Hiç yorum yok: