27 Ocak 2009

Buza Bağlanan Umutlar : G.Saray 1:1 Sivas



Galatasaray için hafta sonu oynanan maçın bir anlamda rövanşı olarak görülüyordu bu maç. Düzgün bir zeminde daha futbolumsu bir ortamda oynanacak maçta yapabileceklerini göstermeleri için bir fırsat olarak görülüyordu Sarı-Kırmızılılar için. Ayrıca İstanbul'da alıncak avantajlı bir skor ile Sivas'da önümüzdeki hafta karşılaşılacak muhtemel bozuk zeminde çok fazla zorlanmadan yarı finale yükselmek de mümkündü. Sivas için ise beraberlik iyi sonuç iken atılacak 1 gol kaymaklı ekmek kadayıfı olacaktı.

Hafta sonu oynanan maç sonrası Galatasaray'ın topa daha çok hakim olan taraf olduğunu ama pozisyon bulma konusunda sıkıntılar çektğimi yazmıştık. Bu maçta da benzer bir tablo vardı karşımızda. Yine topa hakim olan taraf Galatasaray'dı, yerden ayağa oynadılar ama ciddi pozsiyon üretme noktasında sıkıntılar çekmeye devam ettiler. Sivas'da aynı görüntüdeydi hafta sonu ile kıyaslayınca. Mehmet ve Thum'un fizik gücüne güvenen bir oyun kurgusu üzerinde kurulmuştu tüm planlar ilk 45 dakika boyunca.

İkinci yarı Balili'nin oyuna girişi ile Sivas'ın oyun planı daha çok ayağa oynama ve ara topları atma üzerine kuruldu ki bu göze hoş gelen bir futbol ortaya koymaların sağlayan ana etkendi. Thum ile Balili'nin kadroda olmalarına göre Sivas'ın oyun yapısını şekillenmesinde ciddi farklılıklar oluyor. Bu yarıda bulunan pozisyonların fazlalığı sonunda golü getirdi ama Galatasray açısından da arka direkte bekleyen ve ceza sahasunda bekleyen tek oyuncunun boş bırakılmış olması ve sol taraftan topun Balili'ye atılacağı belli iken buna izin verilmesi sorgulanması gereken bir eksiklik olarak göze çarptı.

Son dakikada Ayhan'ın attığı gol ile Galatasaray azalan umutları sadece biraz arttırmış oldu ama hücum zenginliği anlamında bu kadar sıkıntı çeken bir takımın Sivas'dan turu alarak dönmesi çok zor. Üstelik bu zenginlik çift forvete dönme ile kolay kolay çözülür mü, sanmıyorum. Çünkü esas sorun orta sahada. Bu bölge takımı gole taşıma konusunda ciddi yaratıcılık sorunu çeken oyunculardan kurulu.

Aydın için ayrı bir paragraf açmam gerekiyor. Hakkında çok olumlu şeyler söylenmesine rağmen şu ana kadar beklentilerin uzağında kaldı. Bu akşam oyuna iyi başladı oldukça hareketli idi, hatta geriye de oldukça yardım etti. Geçen maçlara göre daha olumlu olan da buydu zaten. Topu alışı, hızlanışı iyi ama topla kontrolsüz ilerliyor ve bu kontrolsüzlük sonucunda son pasları da iyi yapamıyor. Bu eksiğini gidermesi lazım yoksa asla bir üst sınıfa geçemeyecek.

Galatasaray'ın gerek Süper Lig gerekse de UEFA'da yoluna devam edebilmesi için Lincoln'süz oynamaya bir çözüm bulması şart. Yoksa kapanan her takım karşısında gol bulmakta zorlanacak. Bu kadro içerisinde pozisyon zenginliği yaratacak bir orta saha kurmak kolay değil, bakalım zaman ne gösterecek? En azından bu eksikliğe göre önümüzdeki sezonun planlaması yapılmalı ve orta sahaya sırf mücadele ediyor diye "ön libero" etiketli oyuncu alınmamalı, mutlaka oyuna hücum zenginliği katabilecek özellikleri de olmalı.

Galatasaray'lı oyuncuların saha içerisindeki gereksiz gerginliklerinden de bahsetmek gerekiyor. İlk yarının ikinci diliminde rakibi ile çok fazla oynayan, sinirli bir oyuncu topluluğu vardı sahada. Bu takıma birileri daha sakin olmaları gerektiğini söylemiyor mu merak ediyorum doğrusu. Özellikle de Sabri. Yaptığı kötü ortaları geçtim, ama sahada el kol hareketleri ile rakibine ve hakeme sürekli sinirli bir şekilde bir şeyler anlatmaya çalışmak, Sezer ile kafa lafay verip kavga etme derecesine gelmek hangi zekanın ve kişiliğin ürünüdür? Bir takımı bu kadar antipatik hale getirecek gereksiz hareketlerin anlamı var mı? Yıllar geçti, fakat Sabri hala akıllanmadı. Allah insan önce akıl ve sağlam bir karakter versin, sonrası zaten gelir değil mi Sabri???

Hiç yorum yok: