08 Ocak 2009

İzmir'de Futbol Keyfi==> Altay 1:2 Galatasaray



Uzun zamandır vakitsizlikten yazamıyordum, bu maç ilaç gibi geldi bloga bir şeyler karalamak için.

Bir kupa maçı için oldukça tempolu bir karşılaşma olduğunu belirtelim başlarken. Bunda maçın devre arasına gelmesi ve takımların yoğun tempodan uzakta, daha diri bir şekilde, Lig maçlarına hazırlanma aşamalarında olmaları etkili oldu.

Maçı Altay açısından ilk 30 ve sonraki 60 dakikalar diye bölmek gerekiyor. Gol ve sonrasındaki 10 dakikaya kadar daha total oynamaya çalışan hücuma çıkan bir takım var iken, gol atmanın ve skorun yaratmış olduğu etki ile sonraki dakikaları mahkum oynamaya çalışmak da futbolumuzda görülen klasik sahnelerden biri olarak yansıttılar aslında. Elbette Galatasaray’ın kurduğu baskının etkisi çok büyük bunda ama eminim bu kadar geriye çekilmeseler daha pozitif şeyler yapabilirlerdi sonraki 60 dakikada, özellikle de Şehmus gibi güçlü bir ileri uç adamına sahipken.

Galatasaray açısından da maçı aynı şekilde dilimlemek mümkün. 25. dakikadan ilk yarı sonuna kadar oynanan futbol oldukça olumluydu. Bu sene bir çok yazıda üstüne basarak belirttiğimiz ayağa pas yapma, yerden oynama gibi artıları yine sahneye sundu Galatasaray ve 20 dakika rakip kaleyi ablukaya aldı resmen. Bu süre zarfında en çok dikkatimi çeken ise Arda’nın şu ana kadar sağ kanatdaki en iyi futbolunu ortaya koyması oldu. Bir çok maçta zoraki 10 dakikalık süreler dışında fazlaca görünmediği ve en önemlisi faydalı olamadığı bu bölgede çok iyi işler yaptı. Bu tabloyu görünce aklıma Arda’nın “Eğer bana bundan sonra sağ kanatda oynayacaksın denilir ise kendi özelliklerimi o bölgeye yansıtarak, değişik taktikler, rakip geçme stilleri üzerinde çalışarak kendimi geliştirebilirim” sözleri geldi. Bilmiyorum böyle bir görüşme yaşandı mı Skibbe iler aralarında ama açıkçası umutsuzdum burada oynayabileceği konusunda fakat bu maçtan sonra daha olumlu bakmaya başlayabiliriz. Üstelik Kewell’ın sol da çok daha faydalı olacağı düşünülür ise Arda’nın sağ kanat için bu performansının üzerine gitmesini beklemek bence en doğrusu olacak. İlk yarıdaki bu baskıda bu görüntünün etkisi çok fazlaydı ve bulunan bir çok pozisyon gole dönüştürülemedi.

2. yarıda tamamiyle Altay yarı sahasında geçti. Bu durumda hücum eden takımın daha çok şut denemesinde bulunması, kaleye daha çok isabetli top göndermesi beklenir ama bu sene Galatasaray’ın bir çok maçta yaşadığı sorun burada da görüldü. Hem kaleye çok az şut denemsi yapıldı hem de topa hakim iken pozisyona girmekte oldukça zorlanıldı. Peki neden? Bundaki en büyük etken orta sahadaki yaratıcı oyuncu sayısının azlığı. Poziyon hazırlama becerisinde olan tek adam neredeyse Arda ve biraz Ayhan. Sol tarafta Hakan Balta defansif olarak faydalı olsa da ne yazık ki hücuma destek noktasında çok yetersiz. Koca maçta ceza sahasına yapılmış isabetli orta sayısı en fazla 2. Galatasaray’ın da en büyük sorunlarından ikisi de bekler zaten. Sağ bek de orijinal bir adam bulunamadı Uğur sonrası, sol da ise komple bir bek yok, daha çok stoper tarzına yakın Hakan’a emanet edilmiş durumda orası.

Galatasaray’ın şu anki görüntüsü daha -önce de belirttik- Lincoln bağımlısı bir takım olma yolunda ilerleniyormuş havası veriyor ki bu bence çok tehlikeli. Peki bu nasıl aşılır? Bunun aşılması orta sahadaki koşan adamların oyunun hücum yönünde de etkin olabilmelerinden geöiyor. Örneğin, 2000 yılında Emre, Okan, Hasan gibi oyuncular orta sahanın defansif yükünü çekerken aynı zamanda ileri uçtaki oyunculara pozisyon hazırlama becerisini de gösteriyorlardı. Şimdi ise gerek Barış gerekse de Mehmet Topal hatta Ayhan bu hücum zenginliğini yaratacak seviyede değiller. Mücadele, etme, rakibe pres yapma anlamında pozitif bir orta saha oluşturulması noktasında maksimum katkı gösterseler de hücum yönünde eksik olmaları takımı bazı noktalarda zorluyor. Bu nedenle bu takımın Lincoln’süzlüğü minimum derecede hissedecek bir orta saha kurgusuna bürünmesi gerekiyor. Kewell gelince tek forvete dönülür ise bir nebze aşılabilir bu ama Avustralyalı'nın şubat sonunda geleceği düşünülünce çok uzun vadeli bir plan olarak çıkıyor karşımıza bu düşünce. Transfer de düşünülmediğine göre “Allah Lincoln’ zeval vermesin” demekten başka bir şey kalmıyor Galatasaraylılar için.

Bir paragrafı da Baros’a açmak lazım. Zaman zaman topla öyle garip hareketler, öyle kontrolsüzlükler yapıyor ki özellikle İngiltere’de neden bu kadar az gol attığını anlayabiliyorsunuz. Topu ayağına aldığında bire bir de rakip eksiltecek hareketleri yapma konusunda malesef eksikleri var ve şu an göze çarpan en büyük eksikliği olarak çıkıyor karşımıza. Forvet hattı demişken Ümit’in devre arasında yaşananlarda fazlaca etkilendiğini belirtmek gerekiyor. Hem saha içerisindeki silik ve moralsiz futbolu hem de oyundan çıktıktan sonraki gerginliği bunun en net göstergesi. Yaser ise kısa sürede verimli oldu ama katetmesi gereken uzun bir yol var önünde, daha çok forma giyerek daha iyi noktalara gelebilir.

Özetle, Galatasaray’ın topla yerden oynama, maçı kazanma konusunda gösterdiği azim ve kararlılık bu maçın en pozitif tarafı Sarı Kırmızılılar için. Altay açısında kadrosunda 9 tane PAF takım kökenli oyuncuyu barındırıyor olmak bile başlı başına konuşulacak bir mevzu ve bugün de ilk yarıda oynadıkları futbol ile ellerinden geleni yapmaya çalıştılar ama bu kadar geri çekilince en az bir gol yeme ihtimalinin fazlalığı da yadsınamaz bir gerçek rakibiniz Galatasaray iken.

Hiç yorum yok: