06 Mart 2009

Galatasaray 2:1 Bursaspor



Tatsız, tuzsuz bir maç oldu. Maç sonrası Ömer Erdoğan'ın da dediği gibi "Ne sahadaki oyuncular, ne de dışarıdan seyredenler keyif aldılar bugün". Galatasaray sezonun en kötü 2-3 oyunundan birini oynadı, 90 dakikanın en olumlu yanı Kayseri maçında olduğu gibi yarı sahasında rakibi karşılasa da sonuçta sahadan 3 puan ile ayrılması oldu.

İlk defa, sezon başından beri takımın en olumlu tarafı olarak bahsettiğimiz yerden ayağa oynama becerisini sahada gösteremediği bir maçını izledik Galatasaray'ın. Aynı zamanda çok kopuk ve bloklar arasında ciddi mesafeler olan bir oyun vardı sahada. 3-4 pasın ard arda yapılamadığı, Lincoln'ün takımın hücum zenginliğine hiç bir katkıda bulunamadığı ve üstelik çok güçsüz bir hava bıraktığı bir maç oldu. Galatasaray'ın bu pas zaafiyeti ve oyunu geride kabul etmesi Bursaspor'un topa daha çok hakim olmasına neden oldu. Ertuğrul Sağlam zamanında ve yerinde değişiklikler yaparak orta sahayı kontrolünde tutmayı düşündü ve genel anlamda başarılı da oldu bu planında. Orta sahadaki mücadeleci futbol nedeniyle maçın büyük bölümünde kalesinde pozisyon görmese de Sarı-Kırmızılılar, goller dışında rakip kaleye atılmış isabetli şut istatistiğine sahip olmamaları da ciddi bir zaafiyet olarak kaydedilmeli bir kenara.

Bülent Korkmaz, Sabri'nin yokluğunda Skibbe'nin Bellinzona maçları dışındaki resmi maçlarda görev vermediği Serkan Kurtuluş'a görev verdi sağ bekte. Daha önce izlediğim maçlarında kararımı vermiştim genç oyuncu hakkında ki bugün görülen tablo da bu düşünceleri doğrular cinsten. Kesinlikle çizgi oyuncusu olmasını gerektirecek bir meziyeti yok. Topla ilerleme, dripling yaparak rakip eksiltme gibi kanat adamlarından görmeyi umduğumuz özellikleri göremedik ve göremeyeceğiz de Serkan'dan çünkü potansiyeli bu. İlk transfer olduğunda ağabey'i Serdar'dan daha iyi olduğu söylenmişti ama Serdar'ın çok daha potansiyelli olduğu kesin.

Bunun dışında Aydın'ı da Serkan'ın önünde oynatarak bu kanada bir dinamizm getirmek istemişti Bülent Hoca eldeki sınırlı tercihler arasıdan yaptığı seçim ile. Aydın'da sezon başından bu yana kendisine bağlanan umutları yavaş yavaş sönümlendirmeye başladı. Oyuna sonradan girdiği maçlarda vermiş olduğu izlenim pek olumlu değildi ki ilk 11'de başlamasına rağmen de değişen bir şey olmadığını gördük. Aydın'ın sürati ve çabukluğu dışında ciddi bir artısından bahsetmek zor. Topla çok kontrolsüz ve teknik olarak da pek iyi bir temeli olduğunu söylemek zor. Bunlar zamanla gelişecek özellikler de değil, dolayısı ile "overrated" bir isim olarak değerlendirmek yanlış olmaz genç oyuncuyu.

Sağ kanat da yapılan bu tercihler Volkan Şen'in zaman zaman ortaya koyduğu bireysel çabalar dışında pek bir açık vermedi, tabiki Serkan'ın bazı pozisyon hatalarının da bunda payı vardı. Sol tarafta ise Kewell şu ana gördüğüm en mücadeleci maçlarından birini oynadı ve geriye sık sık yardıma geldi. Bu nedenle gerçekten çok yoruldu ve değiştirilmesi doğruydu ama yerine Volkan Yaman dışında oyuna dahil edilecek kimsenin olmaması da işin acı tarafı.

Bülent Hoca'nın bugün yaptığı en olumlu hareketler oyuncu değişiklikleri oldu. Sarı kart sınırında ve Hamburg maçında oynamayacak olan Baros'u oyundan alarak Nonda'yı hazır tutma çabası yerindeydi. Oyundan düşen Aydın'ı dışarı alması da aynı şekilde olumluydu.

Maçın son 5 dakikasında Bursaspor'un baskısı iyice arttı, hatta hakemin penaltı çalınabilecek bir pozisyonu es geçtiğini söylemek bile mümkün. Son dakikada Santcis'in çizgiden çıkardığı top ile birlikte Galatasaray derin bir nefes aldı 3 puanı cebine koyarak.

UEFA maçları öncesinde genelde kötü futbol ve 3 punsız maçlar bırakırdı geride Galatasaray. Bu defa farklı bir görüntü sundu bizlere. Umarım "kötü oynanılan maçlardan sonra UEFA'da olumlu bir futbol ile dönüş yapma" geleneğini de tersine çevirmezler.

Hiç yorum yok: