21 Mart 2009

10'un Sonu



Skibbe sonrası Bülent Korkmaz'ın gelişi ile en fazla 10'un başının ağrıyacağı belliydi zaten. Skibbe'nin oluşturduğu özgür dünya Galatasaray'a geldiği günden biri en parlak performansını ortaya koymasını sağladı Lincoln'ün ve bu performansı da 10-12 haftalık bir sürece yaymasını bildi.

2. yarıda takıma geç katıldığından dem vuruldu ama Brezilya'lı bir futbolcuya yol mesafesini düşünürsek diğer futbolculara göre daha fazla izin verilmesi çok da mantıksız değildi. Asıl mesele takımın geneline verilen 2 haftalık uzun izindi ki Galatasaray'ın asıl başını ağrıtan mevzulardan biri de buydu. Tatil sonrası Lincoln'ün kendi fizyoterapistini getirmesi de aslında eleştiriden ziyade fiziki durumunu güçlendirme anlamında kendisine yapacağı katkı düşünüldüğünde övgüyü hakeden bir hareketti.

2. yarıya sakatlık sorunu nedeniyle rötarlı başladı ve O'nun oynamadığı 4 maçta 7 puan kaybedildi. Sonrasında yavaş yavaş takıma ısınmaya başlamıştı ki Hamburg maçında şu an Galatasaray gündemini en çok meşgul eden probleme kadar yaşanan süreci başlatan olay yaşandı. Oyundan alınırken yapmış olduğu hareket dış görüntü itibari ile oldukça çirkindi ama temelinde yatan asıl neden Lincoln'ün oyundak kalarak takıma daha fazla katkı yapma isteğiydi ki bence de Nonda durur iken oyundan alınması yanlıştı.

Bu hareketin ardından tabloyu çok doğru okuyarak takımın şampiyonluk yolunda en az hasara uğramasını sağlayarak sorunu çözmek gerekiyordu. Yönetimin kendisine para cezası verdiği bilgisi geldi sonra. Olay bu ceza ile kapanır mı acaba diye düşünürken Trabzon maçında yedeğe çekilerek de bir mesaj verilmek istendi kendisine. Sonra Hamburg maçında sahaya çıkıp aslanlar gibi mücadele etmesi beklendi geçen sene Beşiktaş maçı sonrası yaşanılanlar unutularak, ama malzeme aynıydı ve yaşanılanlar da benzer oldu. Hamburg maçında bir hayalet gibi dolaştı sahada. Eminim ki ortalama bir Lincoln bile o gün çok şey katardı Galatasaray'a.

Peki şimdi durum ne? Her yerde benzer şeyler yazıyor, ortak nokta Lincoln'ün artık gözden çıkarıldığı ve sezon sonu gönderileceği. Yarın oynanacak Eskişehir maçından itibaren de kulübede tutulacağı da gelen haberler arasında.

Ortada bir sorun vardı ve bundan Galatasaray'ın en az hasar ile çıkması gerekiyordu. Gelinen süreçte ise Galatasaray'ın gereğinden fazla yara aldığını görüyoruz. Bir defa ister istemez takım içinde Lincoln'e karşı olan antipati tavan yapmış durumda. Lincoln'ün de zaten ilgiye ve pohpohlanmaya muhtaç karakteri dış dünya ile bağlarını muhtemelen koparma yolunu seçmiştir.

Yukarıda da yazdık ya Bülent Korkmaz'ın gelişi ile sorun yaşanabilme ihtimali vardı. Bu durum daha çok Korkmaz'ın futbola bakış açısı ile alakalı. Nedir bu? Orta sahada rakibe basan, pres yapan bir futbol mantalitesinin sahaya yantıtılması ve takımdaki herkesin aynı oranda mücadele etmesi. Genel madan doğru ama Hagi'nin oynadığı bir takımda oynayan ve O'nun yapmış olduğu katkıları gören bir kişinin bazı gerçekleri göz ardı etmemesi gerekir diye düşünüyorum. Burada Hagi, Lincoln kıyaslaması yapmıyorum ki iki futbol kişiliği karşılaştırma kabul edecek durumda değil. Kaptan'ın bu düşüncesini sahaya yansıtabilmesi için eldeki kadroyu düşününce Lincoln den vazgeçmesi gerekir ki bu durum da takımın pozisyon zenginliğine ve Arda-Kewell-Baros-Lincoln arasındaki uyumun sağladığı hücum zenginliğine darbe vurmak demektir. Bu sene takımın en büyük sorunu zaten Lincoln'süzlüğü tolere edememesiydi. O'nun olmadığı bir çok maçta takımın pozisyon bulmakta zorlanışını göz ardı etmemek lazım.

Korkmaz, Lincoln den vazgeçebileceğini düşünüyor çünkü O'nun aklında ilk yarıda oynadığımız akıl futbolunun aksine mücadeleye dayalı bir kaos futbolu yatıyor. Bu nedenle de biraz motivasyon ile orta sahaya Mehmet Güven'i sürerek takımın bu açığı kapatacağını düşünüyor muhtemelen. Bu şekilde alacağı puanlar ile 10'a takımın o yokken de neler yapabileceği mesajını vermek isteyecektir.

Özellikle 2006 yılında Bundesliga maçlarını izlerken Galatasaray'da görmek isteğim oyuncuların başında geliyordu Lincoln. Sahadaki diğer 21 oyuncudan daha farklı bir yetenek olduğunu her haliyle belli ediyordu. Derken Schalke şampiyonluğa yürürken Leverkusen maçında rakibine attığı yumruk takımın şampiyonluğuna mal oldu ve takımdan ayrılırken zoruklar yaşamasına rağmen kaçan şampiyonlukta baş sorumlulardan görülmesi de süreci nispeten kolaylaştırdı. Schalke, Lincoln'e alternatif olarak Raketic'i getirdi büyük umutlarla ama hala 10'un yerini doldurabilmiş değil ve hala kızgın olsalar da bu gerçeği itiraf etmekten de geri durmuyorlar.

Dolayısı ile 2001'de Hagi'nin vedasından sonra bu seneye kadar oyun zekası yüksek bir futbol liderinin eksikliğini yaşamış bir takımın bazı kararları alırken çok daha dikkatli olması gerekiyor. Lincoln'ün gönderilmesi şu aşamada yapılacak en kolay şey ki bunu yapabilmek için yönetici ya da teknik adam olmaya gerek yok. Asıl marifet sorunu Galatasaray'ın minimum hasarla sıyrılabileceği bir şekilde çözmek. Lincoln'süzlük şampiyonluğa bile mal olabilir. Her şeyi ruhla, mücadele ile açıklamak mümkün değil, sahada kollektif bir futbol aklı oluşması için bu tip adamlar gerekli.

Bülent Korkmaz'da gerçekten tecübe kazanmak istiyor ise bu tip durumlarda daha yapıcı şekilde hareket etmeli. Galatasaray'ın başında kalmak istiyorsa daha bir çok yıldız oyuncu ve farklı karakterler ile çalışacağı gerçeğini göz ardı etmemeli. Yaşanılan sorunları aktif bir iletişim kurma yolunu seçmeden klasik ceza metodları ile çözmeye çalışırsa bunda Galatasaray kadar kendisi de zararlı çıkar. Sahadaki herkesin deli gibi koşmasına ve "Galatasaray'ın 11 kişi ile çıkmasının yeterli olduğu" gibi karın doyurmayan söylemlere bel bağlayarak başarılı olabileceğini düşünüyor ise gerçekten yanılıyor.

Kendisi için önemli bir sınav bu. Lincoln'ü silerek dik bir duruş sergilediğini düşünüyor ise yanılıyor çünkü yapılabilecek en kolay yol seçiliyor. Sezon sonunda satılması bile düşünülüyorsa yapılacak şey parlak bir performans sunmasının sağlanmasıdır bunun yolu da Lincoln'ü kulübeye hapsetmek değildir. Bu durumda da yine zararlı olan Galatasaray olacaktır.

Sonuç olarak, küçük sayılabilecke bir kriz gerçekten kaos olma yolunda ilerliyor Galatasaray'da. Yöneticilik, idarecilik bu değil. Sorunu şu anki haliyle çözmek için de özel biri olmaya gerek yok, herhangi bir olmak yeter de artar bile!

Hiç yorum yok: