30 Mayıs 2009

Galatasaray'ın Geleceğini Şekillendirirken-1



Malum artık sezonun sonuna gelindi ve 1 sonraki sezon neler yapılabileceğine dar ilk emareleri göreceğimiz ara başlıyor. Yeni transferler, yolları ayrılanlar, yeni 1 teknik adam vs. vs. Son 2 yılda olduğu gibi bu sezonda da en hareketli kulüplerden biri olacak yine Galatasaray. Bu bağlamda bir çok blogda Galatasaray'ın neler yapması gerektiği daha çok takımın oyuncu yapısı ve eksik bölgeler üzerinden değerlendiriliyor ama asıl önemli nokta olan "Planlı bir şekilde geleceği oluşturma stratejisi"nden tamamiyle uzak kalındığını düşnüyorum. Bu yazıda da takımın oyun ve oyuncu yapısından bahsedeceğim ama asıl sorun olan planlama ve vizyon konusuna değineceğim. Çünkü şu anda ihtiyaç duyulan nokta günü kurtamak değil, olmamalı, problem 10 oyuncunun gidip 10 yeni oyuncunun gelmesi ile çözülecek kadar basit düzeye indirgenmemeli.

Öncelikle Polat geldiği günden beri 92-96 yılları arasında yaptıklar gibi 2000 yılında başarıya ulaşan takımın temelini oluşturmaya çalıştıklarını belirtiyor. Geleceği inşa etmek her yıl yığınla futbolcu alıp bir çoğunu da göndermekle yapılabilir mi? Göreve gelişinin 3. yılında hala 10'larca futbolculuk transfer hareketleri ve toplamda değiştirilen 4 teknik adam ile neyin geleceği inşaa edilimeye çalışılıyor acaba? Acaba Polat 96 yılından sonra 2000'e kadar görevde devam etse her yıl 1 teknik adam değiştiren zihiyetin sahibi olarak UEFA Kupası'na uzanılması yolunda atılan adımların önünü açabilecek vizyonu gösterebilecek miydi? Belki de kulübün en büyük şansıydı Polat&Sezgin 2'lisinden kurtulunarak Süren'in başkanlığı altında daha profesyonel bir ekibin futbol yönetiminin başına geçmesi.

Polat'ın kulübün rotasını belirleme noktasında da ciddi hatalar yaptığı kanısındayım. Polat ile GS daha çok Fenerbahçe endeksli bir takım haline geldi ve ne yazık ki kendisinin en büyük vizyonu her daim FB’nin önünde olmak. Bu nedenle başarısızlıklara sabır gösterip beklemek yerine hemen günlük kararlar alıp adım atıyor, şampiyon olunca saatini gösteriyor. 90’lı yılların Ali Şen’i nasıl GS odaklı bir yönetim vizyonuna sahipse, Polat da ne yazık ki aynı mantalitenin GS temsilciliğini yapıyor. Oysa bu kulüp yüzünü Avrupa’ya dönmüştü ne gerek vardı Kadıköy’e dördürmeye rotayı?

Buna ek olarak isimler özelinde yapılmamalı tartışma bence. Yazının ilerleyen kısmında genel olarak transfer mantalitesine de değineceğim ama asıl meselenin futbol yönetimindeki köklü değişimler üzerinde yoğunlaşması gerektiğini düşünüyorum. Benim asıl dikkati çekmek istediğim nokta, belki de takım iskeleti oluşturma anlamında en kritik husus olan “Kadro Mühendisliği” meselesi.

Şimdi basında bazı haberler okuyoruz Polat’ın gönderilecek 11 kişiyi belirlediğine dair. İşte zaten GS’nin ve Türk kulüplerinin en büyük problemi bu. Başkanların işin içine bu kadar müdahil olması. Polat da dahil olmak üzere bir çoğu bu işten anlamadıklarını kabul etmeyip kenara çekilmek yerine ortalıkta görünerek başarıya ortak, hatta başarının bizzat içerisinde olmak istiyorlar, oysa zaten bir başkan olarak başarının her zaman senin kucağında olduğunu bilmeleri gerekir ama egolar fazlasıyla şişkin.

Dolayısı ile bu bile aslında kafaların hala eski modelde olduğunun en büyük göstergesi. Kim belirliyor gidecek ve gelecek oyuncuları desem herhalde en az pay gelecek sezon takımı çalıştıracak teknik adamın, en fazlası da başkan ve çevresindeki 1-2 şahsındır.

Örneğin, bir Mustafa Sarp’ın alınmasına kim karar vermiştir? Kaç defa kim tarafından izlenerek karar verilmiştir transferine? Takıdaki oyuncular ile nasıl bir karşılaştırma yapılarak hangi eksikliği doldurma mantığı ile hareket edilmiştir? Mustafa Sarp gibi nicelerinin alt yapıda var olduğunu görmeyenler mi oturup bu takımın geleceğini inşa edecek. Tek yaptıkları kadro şişkinliği oluşturmak tıpkı geçen sezon Serkan, Ferdi, Yaser, Volkan gibi oyuncuları alarak kuruşluk fayda elde edemeyip gereksiz kadro fazlalığı oluşturdukları gibi.

Evet, yukarıda “Kadro Mühendisliği” dedik, eminim bir çoğumuz bunu biliyoruz ama kısaca “Dengeli ve alternatifli bir oyuncu topluluğu oluşturmak” denebilir. Bunun da öncelikle takımın mevcut kimyasının sağlam analizinden geçtiğini söylemek gerekir. Ben takımın şu andaki futbol yönetimi ekibinin bu analizi yapabileceğine ihtimal vermiyorum. Dolayısı ile sezon bittiğinde göreceğimiz üzere bir çok oyuncu gönderilecek.

Peki bir soru: GS 6-7 puan daha fazla alıp en azından sezonu 2. tamamlasa bu kadar yoğun bir hareket olur muydu, ki bu 7 puanı almak işten bile değildi, hatta kötü oynanılan Kayseri ve Ankara maçlarından bile 4 puan daha fazla alınabilirken? Evet, kesinlikle bugün alınan kararlar alınmayacaktı, sadece 6-7 puan GS nin geleceğini bu kadar farklı kılıyor. Geçen sezon teknik adamsız şampiyon olmanın gururunu yaşayan bir vizyonsuzluğun vermiş olduğu günü birlik kararlar bunlar. Belki de geçen sezon alınan şampiyonluk kulübe en az 3 yıl kaybettirdi, ama farkında değiliz.

Bir de altyapı mevzusuna gelelim. Şu an takımda düzenli forma şansı bulan yalnızca 3 isim var: Arda, Sabri ve Uğur (sakatlanmamış olsa 11'de olacağından şüphe yok). Bugün Avrupa Şampiyonu Barça'nın kadrosunda alt yapı kökenli oyuncuların toplamda oynadığı süre, dışarıdan transferlerden daha fazla. Türkiye'nin en iyi altyapısına sahip olduğu söylenen bir kulübün ortaya koyduğu sayısal performansa hemn yukarıda baktık: Sadece 3 oyuncu. Bakın sayısal veriler öyle söylemiyor? Ortada bir problem olduğu açık, belki de sanıldığı kadar verimli bir altyapı sistemi yok. Başkan, Kalli'nin altyapıdan sorumlu olduğunu, orayı yeniden yapılandıracağını belirtiyordu ama O'da sezon sonunda görevi bıraktı. Yani yine Polat'ın plandan uzak sadece sözde kalan bir icraatı daha. Peki piyasada 10'larca kiralık GS Altyapı patentli oyuncu var, bunlar ne yapar, ne yer ne içer bilen var mı? Hangileri ne kadar geliştirdi kendilerini takip eden var mı? Cevabı ben vereyim: Yok. İşin daha kötüsü Ali Yavaş ve Halim Hoca'nın ayrılışı sonrası alt yapının daha da kötüye gittiği açık.

Bu yazıda sorular eşliğinde sorunlara değinmeye çalıştım, neler yapılması gerektiği konusuna 2. yazıda değineceğim.

Hiç yorum yok: