22 Eylül 2008

Körfez'de Yelkenler Fora



Bellinzona maçındaki 11'den o maçta mecburen sağ bekde oynattığı Serkan'ın yerine Hasan Şaş'ı koyarak ve Emre Aşık'ı asıl yeri olan kulübeye çekerek oyuna başlayan Galatasaray neyseki tek maçlık olduğunu düşündüğümüz 3-5-2'den 4-4-2'ye dönerek de haklı olmanın dayanılmaz hafifliğine yaşatıyordu taraftarlarına. Maçın başında gol yiyerek 1-0 yenik duruma düşmek Bellinzona maçından alınan "yenik duruma düşüldüğünde fazla gol atabilme becerisinin artması" dersinin bir yanısması mıydı bilmiyorum ama takımın o maçtan sonra bu maçta da ısrarla yerden oynama isteği kısa paslarla topa sahip olma becerisi her şeyden önce olumlu olarak bir tarafa kaydedilmeli. Yenilen gol zaten orta saha direnci çok fazla olmayan, rakibi çok fazla ısıramayan oyuculardan kurulu Galatasaray orta sahasının hücuma çıkarken top kaptırmasının çok daha kötü sonuçlara yol açabileceğinin bariz göstergesiydi. Taner'in çabukluğuna Servet'in ayı şekilde cevap verememesi ve Sanctis'in oyuncunun vurabileceği açıdaki yeri kapatamaması bireysel hataların da goldeki etkisini ortaya koyuyordu. Kocaeli'nin 2. gole de benzer bir şekilde yaklaşması ve Taner'in bencillik etmeyip topu sağa vermesi sonucunda olabileceklerin de vurgulanması gerekiyor.

Tüm bunların bağırdığı tek gerçek var : Galatasaray orta saha direncini arttırmak ve rakibin kendi sahasına bu kadar kolay geçmesini engellemek zorunda. Bu 2x2= 4 kadar reel bir durum. Ayhan'ın olduğu bir orta saha için "tek ön libero ile oynanıyor" demek fazla iyimserlik oluyor ne yazık ki. Topal + Linderoth bu orta sahayı çok daha dirençli hale getirir ve defansın ortasına yapılacak bir Emre Güngör takviyesi ile bu gol yeme sorunu çok rahat çözülebilir.

Özellikleri itibariyle sol bek sınıfına koyamadığım Volkan Yaman bugün gerçekten beni bile mahçup edecek derecede iyi oynadı özellikle 2. yarıda kademeye girişleri ve rakip atakları kritik anlarda önleyişi ile alkışı haketti. Hatta bir ara attığı çalımlar ve driplingler sonucu hafta içi bir yetenek takviyesi yapıldığını da düşünmedim değil. Lincoln'e ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Baros ve Kewell'ın gelişi mi , yoksa taraftarın sevgi pohpohlamasından vazgeçmesi mi yoksa başka bir şey mi nedir onu bu isekli hale getiren merak ediyorum doğrusu. 2 maçtır gerçekten çok istekli ve çok daha diri. Bugün de attığı paslar, ıslak zeminde fizik gücünü daha uzun süre mücadele edecek bir düzeye getirebilmiş olması Lincoln'den yavaş yavaş umudu kesmeye başlayan bir kesim için bir parıltı oluşturmuştur herhalde.

Baros ise gerek topla dikine gidebilmesi, sırtı dönük top alıp en uygun pozisyonadaki arkadaşına verebilmesi, sürati gibi pozitif özellikleri ile şu ana kadar yaptıklarının sadece bir "aperatif" kıvamında olduğunu düşündürtüyor bizlere. Son bir parantez de Alparslan için: Hakan Balta ve Volkan Yaman'da görülemeyen adam geçibilme ve dirpling yapabilme kabiliyeti bu gençte fazlası ile var. Tek düşündüren yanı fiziği, eğer herhangi bir sorun olmaz ise ilerleyen dönemde bu mevkide onu daha sık görebiliriz.

Kocaelispor lige iyi başlayamadı, Jesterovic ve Serhat'ın varlığı sonuca etki eder miydi, bu yapı ile çok zor. Orta sahanın hem oyun kurma hem de rakibi bozma anlamında ciddi sıkıntıları var. Engin İpekoğlu ve takımı için özümüzdeki haftalar çok daha zorlu geçmeye aday.

Skibbe şu anda 4-4-2 taktiği ile oynatsa da ön libero bölgesinde alternatiflerin artması ile takımı 4-5-1 ile sahaya süreceğini düşünüyorum ki takım savunması sorununun çözülmesi için de bu gerekli görünüyor. Ofansif çeşitlilik zaten forvet sayısına bağlanamaz; Kewell, Lincoln, Arda'lı bir orta saha ve ileri ucunda Baros'un olduğu bir takımın hücum zenginliğini olmadığı söylenebilir mi? Ha, eğer bu yapılmaz ise her maç Galatasaray belki bir kaç gol atar ama en az o kadar da yemeye meyilli bir görüntü çizer.

Hiç yorum yok: