07 Eylül 2008

Kapitalizm'in Football'u

Öncelikle şirketlerin kulüplerin belli kısmına ortak olmasıyla başladı süreç, daha sonra 1997 yılında Mısır asıllı İngiliz işadamı Muhammed El Fayed’in bir Londra kulübü olan Fulham’ı (36 milyon euro) satın alması artık daha önce daha ticari görülen şirket ortaklıklarının daha bireysel hamleler halinde sahne alacağının göstergesiydi. Bu hamleyi 2003 yılında Abramovic in 140 milyon Euro'ya Chealse'nin %51'lik kısmını alması takip etti ve bir anda geçmişe oranla çok daha fazla kişi futbolun bu yanını fark etmeye başladı. ( Chealse'yi 1982 yılında yalnızca 1 milyon euro karşılığında 0'dan devralan Ken Bates için oldukça karlı bir satış olduğunu itiraf etmek gerekir).Daha sonrası malum Ken Bates'in Leeds'i, Malcolm Glazer'ın Manchester'ı, Rus işadamları sayesinde 10 milyon erurolarca transfer paralarını gözlerini kırpmadan harcayarak bir çok oyuncuyu ülkelerine getiren Rus külüpleri ve son olarak da Bin Zayed Al Nahyan'ın Manchester City'si.

Bir yatırımdan daha çok sanal ortamda Playstation yada Futboll Manager oynamaktan sıkılan kişilerin bu heyecanı gerçek dünyaya taşıma istekleri gibi geliyor son bir kaç yılda yaşadıklarımız bana. Güçlerinin sınırsızlığını ortaya koyma adına istedikleri oyuncuyu transfer edebileceklerini göstermek için 100 milyonlarca euro ları bir çırpıda teklif ediyorlar. Arap iş adamının daha kulübü satın alır almaz Robinho için 40 milyon euro yu vermesi bunu çok net bir göstergesi değil mi? Şimdi de Christiano Ronaldo işin 240 milyon euro dan bahsediliyor. Bu rakamın üstüne daha ne yazılabilir ki?

Bu gelişmeler İngiltere, İspanya, İtalya gibi liglerde önümzüdeki dönemde mali açıdan zor duruma düşecek kulüpler için kurtuluş şanslarının aslında çok da uzak olmadığını gösteriyor. Bir gecede bir bakmışsınız bir Futboll Manager meraklısı gelip sizi buluvermiş. Şu anda maddi kris ile boğuşan Valencia için de yakın bir dönemde böyle bir gelişme duyarsak sürpriz olmaz herhalde.

İşin bir başka tarafı da bu kadar büyük kadrolar ile nispeten değeri daha düşük olan kulüplerin Şamp. Ligi, Uefa Kupası gibi uluslaraası ortamlardaki karşılaşmaları olacak. Para he zaman başarıyı getirecek mi, Chealsea'nin yaşadığı gibi 5 yıl geçmesine rağmen henüz Avrupa'da bir kupa kazanamama "başarısızlığını" bakalım daha kaç kulp yaşayacak? Ya da "Ruh", paraya üstün gelecek mi? İşin daha merak uyandıran boyutu da bu olacak.

Tüm bu gerçekler ışığında futbolun, 90'lı yılların sonuna kadar bizde uyandırdığı duygu ortamından daha farklı boyutlarara doğru ilerlediğini rahatlıkla söylebiliriz. Futbolun daha çok 90 dakikada sahada yaşanılanları ile bize yaşattığı ve "saf" futbol sevgisine dayalı o heyecanlarının daha çok saha dışında para ile ölçülmeye başlayan maddi ve gizemli bir dünyaya doğru sürüklendiğinin izleri çok net olarak görülüyor. Futbol değişiyor, küreselleşiyor dediğimiz dünyada futbolun bundan nasibini almaması elbette mümkün değildi, ama ekonomik ya da bir başka yorumla "göz önünde olabilme ve kişisel tatmin" boyutlarının bu kadar içinde olduğu futbol asla yalnızca o köken ismi ile "football" olmayacak bundan sonra.

Hiç yorum yok: