07 Ağustos 2009

Geliyorlar!!! GS 6:0 Netenya



İster hazırlık karşılaşması ister resmi bir mücadele olsun, ister karşısınızdaki rakip 1 avrupa devi isterse de amatör liglerde oynayan bir emekçiler topluluğu olsun bakılması gereken temel şeyler aynıdır. Sahadaki oyunun skora yasıması elbette farklı olacaktır ama eğer bazı işaretler bekliyorsanız gelecek adına o zaman yukarıda saydığımız etmenlerden farklı olarak nerelere dikkat edeceğinizi adınız gibi bilirsiniz. Dün akşam oynanan karşılaşmayı da bu çerçeve altında değerlendirmek lazım. Evet rakibin gücünün limiti ve Süper Lig'de oynayan bir çok takımın gerisinde sayılabilecek kapasitesi dikkate alınmalıydı ama sahada Galatasaray'ın sunduğu olumlu tablonun gelecek adına umut vaadeden işaretlerini görmezden gelmek olamazdı.

İlk oynanan Kleve hazırlık maçından başlayarak geride kalan her maçta takımın bir önceki seviyenin üstüne 1 şeyler ekleyerek devam ettiğini görmek herhalde işin en dikkat çekici ve sevindirici boyutu. Daha iyi alan paylaşımı, daha dikine ve hızlı paslar, orta sahayı daha kısa zamanda geçme gibi geçmiş maçlarda eksik kalan bazı noktaların geliştiğini çok rahat farkedebiliyorsunuz. Buna ek olarak sadece ilk Kleve maçında görülen top rakibe geçtiğinde şok pres ile hızlı çıkışları önleme çabası da yine bir farklılık olarak yansıdığının altına da çizmemiz gerek.

Bir hafta önce oynanan karşılaşmaya idelae yakın kadrosu ile çıktığını düşünürsek, o kadrodan tam 7 oyuncu değiştirilerek çıkılmıştı Sami Yen semalarına. Takımın performansını ve yapabilirliğini belirleyen en önemli unsurun sahadaki 11 kadar yedek kulübesinde yer alanların oyuna yaptıkları katkı olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, bu oyuncuların her fırsatta hazır tutulma çabası içerisinde olunması Rijkaard ve ekibinin olumlu hamlelerinden yalnızca biri. Buna ek olarak futbolculara farklı mevkiilerde oynama meziyeti ve mantalitesi kazandırma yolunda da sağlam adımlar attıklarını görüyoruz. Önce Arda'nın orta göbeğe çekilmesi ve dün de Aydın her iki yarı da da iki farklı kanatda oynatılması... Sistemin gereklerinin yani farklı mevkilerde oynayan oyuncuların kadro içerisinde yer alması ve sahadakilerin alan değiştirerek oynayabilmesi tam bir planlamanın hakim olduğunu gösteriyor Galatasaray'a.

Dün akşam oyunun bu kadar dikine ve çabuk oynanmasındaki en önemli etken Mustafa Sarp-Ayhan ikilisinin oyunu yavaşlatan mantaliteleri yerine Linderoth'un her hareketi akıl kokan ve topu hızlı bir şekilde ileriye aktaran oyun yapısından başka bir şey değildi. Takımın en büyük eskikliği zaten bu bölgede böyle bir adama sahip olamamasıydı, bu açından da sağlam bir Linderoth'un sahada takıma katacağı o kadar çok şey varki bunlar ne Topal'da ne Sarp'da ne de Ayhan da var. İnanılmaz bir oyun zekası ,sahada mücadele etmenin yanı sıra bitirici dikine paslar ile arkadaşlarını pozisyona sokabilme becerisi, mükemmel alan parsellemesi... Yeni bir transferdir Galatasaray için tabiki sağlıklı olmak koşulu ile. Şu aşamada Galatasaray'ın transfer yapacağı transferin de yine Linderoth tipinde oyunu iki yönlü oynayan bir oyuncu olması gerektiğini düşünüyorum çünkü bence alternatifi olmayan oyuncuların başında geliyor, uzun zaman sonra takıma katıldığı zaman ortaya koyduğu fark da bunun en net göstergesi.

Bu tip maçlarda hücumdaki zenginlik mutlaka önemlidir ama savunmasının sıkıntılı olduğuna inanılan bir takımn saha yansıtacağı defansif rol çok daha anlma taşımalıdır. Bu açıdan bakınca da Aşık-Güngör ikilisinin bireysela anlamda Servet-Gökhan ikilisine göre daha sağlam ve akıllı bir oyun ortaya koyduğunu gayet rahatlıkla belirtebiliriz. Çünkü her 2'side bazı temel gereçekelr üzerinde hareket ediyorlar: Doğru pozsiyon alma, ilk hameleleri doğru ve zamanında yapam vs. vs. Bu noktadan hareketle malesef Gökhan'da bu iki noktanında eksik olduğunu söylememiz laızm. Servet ise akıldan çok vücudunun sağladığı meziyetler kullanmaya alışık yapısı ile öne çıkıyor. Dün akşamdan çıkarıalcak derslerden 1'i de içinde Gökhan'ın olmadığı bir tandem ikilisi oluşturmanın çok daha olumlu sonuçlar doğuracağı olmalı bence.

Blogu takip edenler bilir, Aydın'a çoğu zaman sallarım, ağır eleştiririm. Hatta yedek kulübesinde bu haliyle durmasının takımın kadro derinliğne hiç bir şey katmayacağını da defalarca belirttim ama dün akşam sahada oynadığı performans ile hepimize "Bir Dakika" dedirtti. Rijkaard'ın O'na olan güvenini sahada çok olumlu kullandı ve 3.5'dan 4 asist yaptı, özellikle 2. golde Keita'ya eliyle içeri girmesini gösterdikten sonra attığı gollük pas çok farklı değerlendirilmeli. Sade bir pas değil aynı zamanda bir oyun görgüsü içerisinde yapılmış bir hareketler bütünüydü o, umarım bu performansını devam etttirir ve biz de güzel şeyler yazamaya devam ederiz. Geçmiş maçlardan en büyük farkı sahada haaylt gibi gezmeyi bırakıp maç.a iştahla asılması idi. Yine de Aydın için görüşlerimin 180 derece dönebilmesi için bu katkıyı genele yaydığını görmemiz ve anlık bir parlamadan ibaret olmadığını görmemiz lazım, yoksa çok erken bir değerlendirme yapmış olacağız. Biraz daha zaman lazım.

Keita da dün Sami Yen'e ilk kez çıkmanın heyecenıyla donanmıştı ve böylesine bir ortamda ilk golünü atması gayet şık oldu. Gol dışında top ile çok fazla görünmedi, hatta bir çizgi oyuncusundan ziyade daha çok içeri katetme eğiliminde görüdük O'nu. Şu aşamada bir orta saha oyuncusunda özellikle Galatasaray'da dikkat edilecek husus ofansif meziyetlerinin yanına eklemiş olduğu defansif direncin seviyesi olmalı. Keita'nın da geriye gelerek top alması, pres yapması, takımın defansif yönüne katkıda bulunmaya çalışması gelecek adına umut verici.

Nonda'nın trasnfer dedikodularından nasibini aldığı her haliyle belliydi(!) Pres yaptı, orta sahaya gelip top aldı ve en önemlisi gol atma becerisi göstererek Baros'un arkasında hiç de fena bir alternatif olmayacağı mesajını verdi. Dün akşam attığı 3 gol Ocak 2008'de Rize deplasmanında yaptığı 3'lemeden sonraki 2. tarifeydi. Aslında Nonda'nın oyun zekası, aklı Baros'dan çok daha gelişmiş seviyede, bu nedenle de mevcut sitemde 3'lü forvet ile berebaer iyi işler yapabilir. Gol atamasa da onlara çok güzelk pozisyonlar hazırlayabilir. Baros'a göre en büyük artısı bu ama hız anlamında arada büyük fark var, zaten O'nu yedek kulübesine gönderen en önemli etkenlerden biri de bu.

Dün akşamki galibiyetin aslında bir de dramatik tarafı var. Xamax maçının Galatasray Tarihi'nde simgelediği o kadar çok şey vardı ki. Mücadele, hırs, kazanma tutkusu, vs. vs. Bir çok takımıma bu innaç sıçradı Avrupa Arenasındaki maçlarda. Böyle bayrak bir galbiyetin tarih sayfalarında "En farklı Avrupa Kupası Galibiyeti" olma özelliğini dün akşam başka bir karşılaşmaya bırakması biraz iç burkucu. Diğer açından yaklaşınca da rekoru kırmanın bu kadar sistemli çaılan ve göreve yeni gelmiş muhteşem bir teknik ekibe vesile olmasıyla da gurur duyulmalı.

Evet, Galatasaray gelişiyor ve bu gelişim sahaya yanstığı oyuna da yansıyor. Daha önce de yazdık bir çıkları "vay be takım nasıl da paslaşıyor" diye methiyeler düzüyor ama Skibbe bu takıma bunun altyapısını vermişti zaten, ayni bu takımın genlerinde bu meziyet sonuna kadar vardı. Rijkaard fazla zorlanmayacak diye belirtmemizin sebebi de buydu, akıl futbolu kafalara yerleşmeye başlamıştı. Dolayısı ile bu düzenin Skibbe'nin kattıklarının üzerine yapılan eklemeler olduğ gerçeğini görmemiz ve berlitmemiz gerekir. Rijkaard ile bu mantalite, topa daha çok hakim olma, hızlı ve dike oynama meziyetleri ile donanınca ortaya çok daha seyredilesi bir futbol çıkacak.

Rijkaard ve ekibi ellerindeki ışıkla geleceği aydınlatmaya başladılar bile, yapılacak tek şey ise gölge etmemek ve manzaranın seyrine dalmak!

Hiç yorum yok: