16 Ağustos 2009

Galatasaray 4:1 Denzilispor



Süper Lig'de Sami Yen'e "Merhaba" yı geçen sezona benzer bir şekilde aynı takım- aynı skor üzerinden yapmak hafifften bir dejavu havası yaratabilir ama 2 resmi bir araya koyduğumuzda "aradaki farkları bulun" sorusu karşısında zorlanmadan sayılacak bir kaç husus olduğunu belirtmek gerek. Rakipler ile aradaki güç dengesi de dikkate alınmalı ama ortada bazı gerçeklerin, güç farkına rağmen olumlu noktaların altı çizilmeli.

Öncelikle yukarı doğru tırmanan bir oyun disiplini, topu ayağına her alanın basit ve en doğru pası atması gerektiği gerçeği ile hareket etmesi, daha oturmuş bir takım savunması sahaya ilk yanıyanlardı. Topu kullanma anlamında her ne kadar zaman zaman hata yapsalar da Aşık-Güngör ikilisinin gelişi güzel paslar atmak yerine daha düşünerek, daha basit hareket hareket etmesi Rijkaard'ın takıma oturtmaya çalıştığı mantalitenin ne kadar özümsendiği ya da özümsenemeye çalışıldığının en büyük delili olsa gerek.

Buna ek olarak takımın boyunun daha da kısaldığı da rahatlıkla görülüyor, yenilen ilk gol aslında bunun da bir yansıması. Top orta sahadan hücuma taşınırken savunma hattının orta sahaya çıkıp aradaki mesafeyi azalttığını görüyoruz ( tabiki orada Barış'ın yaptığı saçma sapan top kaybının üzerindne daha sonra geçeceğiz). Sahadaki alan parsellemeleri daha bilinçli yapılıyor, hücumda özellikle rakip saha enlemesine çok geniş olarak kullanılıyor.

Sistemin bir gerekliliği olarak topa sahip olma oranlarında rakip ile Galatasaray arasında doğal bir fark beklemek gayet normal. Geçen hafta Gaziantep'deydi üstünlük ama bu hafta %70'ler civarında bir topa sahhip olma oranına sahipdi. Toplam katedilen mesafelerde ise Denizli'nin 6.5 km daha fazla yer değiştirmiş olması da Galatasaray'ın koşturduğu topun peşinden giden bir rakibin sahaya yansımasından başka bir şey değil ve bu bilgi aslında bir gerçeği de ortaya koyuyor: "Önemli olan fazla koşmak değil, enerjiyi dengeli ve akıllı koşmak, kendini değil topu koşturmak".

Tüm bu gelişmeler daha yolun başında katedilen mesafenin aslında ne kadar umut vaadedici olduğunun ve gelecekteki daha aydınlık günlerin belirtileri. Bu belirtilerin gerçeğe dönüşmesi ise sistemde görülen eksikliklerin zaman içerisinde giderilmesine bağlı aynı zamanda.

İlk göze çarpan eksiklik özellikle Galatasaray'ın oyunun ilk yarısında hücumda tıkıyan ana hususdu aslında: Mustafa ve Barış'ın topu dikine taşıyamamaları, rakip eksiltip karşı kaleye ilerleyememeleri. Galatasaray'ın oyun içerisindeki ana problemi burası. Ne zaman ki Barış'ın yerine Ayhan girip top daha hızlı taşındı ileriye doğru, takımın sahadaki oyunu daha farklı bir hüviyete büründü ki Ayhan'ın bile zaman zaman yeterli olmadığnı dile getirdik bu satırlarda. Bu top kullanma sıkıntısı takım hücuma çıkıp bloklar arasındaki mesafe daraltılırken Barış'ın saçma sapan hareketlerinden birini daha sunma çabası ile çıktı ortaya bu defa ve gelişen Denizlispor atağı gol ile sonuçlandı. Bunun üstüne Barış'ın 2. yarıda penaltı atma çabası içerisinde olup haddini aşma noktası var ki sanırım buna Rijkaard bile dayanamayıp saha kenarına alıverdi "heyecanlı delikanlı" yı. Barış'ın daha alacağı çok yol var anlaşılan. Diğer bir altı çizilmesi gereken nokta ise sol bek de yaşanılan rotasyon sıkıntısı. Volkan'ın yetersizliği dün 1 daha görüldü ve Surnamlı ancak 55 dakika sabredebildi ona Hakan'ın girişi ile sol kanatın etkinliği bariz biçimde arttı. Burada önemli bir mesaj var, ya Alparslan'ı alıp bu noktada oynayacak hale getirmeli veyahutta Volkan'a güvenilmeden buraya 1 adam bulmak lazım.

Hazrılık maçları ile beraber yaklaşık 10. karşılaşmasını izledik Sarı-Kırmızılı ekibin. Hazırlık maçlarında bile devre aralarında aksayan noktalarda yapılan değişiklikler dikkatimi çekmişti ama resmi maçlarda bir kez daha gördük ki teknik ekibin oyunu okuması fevkalade! Oyuncu değişiklikleri gayet yerine ki Volkan- Hakan ve Barış-Ayhan değişiklikleri de bu gerçeği doğrulatan türdendi. Burada yalnızca Baros'un yine beceriksizliğinin üstünde oluşundan dolayı Nonda'nın kullanılmaması üzerinde durulabilir belki ama Hollandalı'ların tercihlerine saygı duymaktır bu noktada yapılacak şey.

En üstteki resim de maçın bir diğer özeti gibi. Geçen sezon Galatasaray'ın en büyük sıkıntısı kadroda haklı olarak çok fazla rotasyona gidilememesiydi. Çünkü sanılanın aksine gerçekten yedek kulübesinde yer alan Aydın-Volkan-Yaser-Serkan hatta çoğunlukla Ümit Karan oyuna katkı yapmaktan o kadar uzaklardı ki... Bir de buna sakatlıkları ekleyince varın gerisini siz düşünün. Mecburen belli oyuncular üzerinde dönen bir şablon oluştu. Bu sene ise sezona sakatlıklardan biraz da olsa kurtulmuş bir şekilde girmek başlı başına bir avantaj sağladı, bunun yanında Elano-Keita-Sarp-Gökhan ve artan performansına vurgu yaparak Aydın transferleri ile gerçekten umut vaadeden bir kulübeye kavuştuğunu görüyoruz Galatasaray'ın. Bu etkeni iyi kullanmak için teknik ekibin rotasyon yapması da gayet normal karşılanmalı. Pek alışık olmadığımız bir olay olduğu için bazı bünyelerde hazımsızlık yapması doğal olabilir, bunu da garip karşılamıyorum. Fakat dün alınacak olumsuz sonuçta bir çok köşe yazısında "ne gerek vardı bu kadar değişikliğe" gibisinden klişe cümleleri göreceğimizden de bir çoğumuzun şüphesi yoktur herhalde.

Biraz da bireysel performanslar üzerinden gidelim: Keita, maçın ilk yarısında bireysel oynama çabası ile çok top kaybı yapsa da 2. yarıda gelecek adına umut vaadediciydi. Takıma, ülkeye, ortama alıştıkça daha iyi bir Keita göreceğimize eminim. Emre Şık için söylenecek hiç bir şey yok, buram buram tecrübe kokuyor ve bu tecrübeyi izleyenlere sonuna kadar hissettiriyor. Dün sahadaki 14 futbolcu arasından herkesi performansı ile sevindiren isim Uğur Uçar'dı kuşkusuz. Netenye maçından bu yana performansının üstüne koymuş 3 numara. Defansif anlamda kusursuzdu, Sabri'yi arattığını belirtmek gerek. Hücumda ise dengeliydi, bu denge ilerleeyn zamanda daha çok aksiyona dönüşecek o kunuda da gayet rahatız.

Özetle, sıkıntılı bir ilk yarının ardından bulunan beraberlik golü ile kaderi değişen bir 2. yarı ve geleceğe daha güvenle bakılmasına sağlayan bir takım. Dün gecenin özeti, ilerleyen zamanların destanı olma yolunda!

Hiç yorum yok: