17 Ekim 2010

Kasımpaşa 0:7 Trabzonspor

Daha ilk dakikada gelen gol maçı Kasımpaşalılar'ın kafasında bitirmişti, 2. golü yiyene kadar bir direniş çırpınma çabası ama Burak'ın plasesinden sonra kopan film. Gerisi zaten malum.

Yılmaz Vural'ın futbol kaderinin tekrarlarını yaşıyor. İlk teslim aldığı sezon müthiş çıkış yapan, dikkatleri üstüne çeken takımlar bir süre sonra düşüşe geçip çoğunluklar lige veda ediyorlar. Geçen sezon ligin Barcelonası diye adlandırdığı takımın temel direkleri Murat Erdoğan, Koray Avcı, Cenk işler, Andre Moritz, Emre Toraman gibi isimlerin bu seneki alternatifleri beklenen katkıyı yapmaktan uzaklar. Yaklaşık 1 yıl önce göreve başladığında takımın yabancılarının çoğunu gönderip yoluna yerli oyuncu ağırlıklı kadro ile devam eden Yılmaz Hoca yukarıda ismi geçen yerli oyuncuların yerine ters bir hareketle yabancıları yerleştirmeye çalıştı ama bugün  Azar Kardaş ile Keller yani sadece 2'si sahadaydı, 4'ü ise kulübede. Gol umutları da hala ileri uçta Ersan Martin'de..

Kasımpaşa takımında parlayan tek isim var: Yekta, onun dışında gerçekten sıradan bir takım havasındalar. Fenerbahçe maçında 6 gol yiyen, ortsa sahası yol geçen hanına dönmüş takımın o maçı defterden silmişçesine aynı hataları tekrarlaması, savunmayı sadece 4 oyuncu ile yapmaya çalışması, savunmada sürekli çizgi halinde yakalanması anlaşılır gibi değil. Maçın ilk yarısında kalelerinde sadece 3 gol görmelerinde Trabzonspor'un başlangıçtaki tutuk oyununun etkisi fazlaydı.

Yılmaz Hoca maçtan sonra görevinin başında olacağını, tabloyu hep beraber iyiye döndürmeye çalışacaklarını belirtmiş, güzel verilmesi gereken mesaj buydu ama yönetimin muhtemel kötü sonuçlar sonrası takınacağı tavır da önemli özellikle de önümüzdeki hafta İnönü Fatih'i Manisaspor, sonrasında ise Kayserispor ile oynayacakları düşünüldüğünde. 5-11. haftalar arasındaki fikstürlerinin zorlu olduğu ortada fakat Kasımpaşa şu andaki savruk, kopuk, rakibe baskı yapmayan teslimiyetçi, hücumda tüm yükü Yekta'nın omuzlarına bindirmiş hali ile umut vermediği de ortada.

Trabzonspor için yorum yapmak kolay değil çünkü rakip ortada ama orta saha yapılarına olan beğenimi de belirtmeden geçemeyeceğim. Rakip kötü ise övgü dolu cümleler dizme noktasında dikkatli olmak gerekse de 2. golden önceki 20 ye yakın ard arda pası bu ligde yapabilecek çok az takım var. Bu maç özelinde en dikkat çekici husus sol açıksız oynanan futboldu. Colman'ın desteklemesi gereken bölge hücum özelliği olmayan Cale'ye kalınca o bölgeden fazla atak gelişmemesi gayet normal. Ek olarak takım içerisinde pas tercihlerinde zaman zaman yaşana bencilliklerin de altı çizilmeli. 1. golden hemem sonra bazı pozisyonlarda uygun durumdaki oyuncuların görülemeyişi Beşiktaş maçındaki aynı tablodan sonra hafif can sıkıcı. Jaja'nın golle buluşması güzel, topu onun ayağında görmek de. Gözlerimizin pasını sileceği haftalar da gelecek, bekliyorum.

Trabzonspor iyi takım sonuna kadar gidecekler sadece 2 noktada sıkınıtı yaşayabilirler. Golcülerin gol kısırlığı yaşaması (hücuma destek veren orta saha oyuncularının varlığı burada önemli ki ziyadesiyle var) ve defans hattındaki  (özellikle sol bek) alternatif sıkıntısı (Egemen'in pimi çekilmiş bomba kıvamında oluşu). Umutvar olmak için ise fazlasıyla neden var. Bu lig çok şeye gebe, orta sahada kayıp yaşamadığı sürece Bordo- Mavililer bu yarışın içinde olmaya devam edecekler.

Maçın hakemi Suat Arslanboğa Bebbe'nin pozsiyonundaki sarı kartında haklıydı ilk başta ben de %100 penaltı olduğunu düşündüm ama yanılmışım. Onur topa dokunamayacak şekilde uzanmışken Bebbe kendini bırakmayı düşünmese zaten penaltı olacak ama zeka önemli işte anlık kararler ve isabet derecesi belirliyor sonuçları.

Hiç yorum yok: