11 Haziran 2010

Vuvuzela Susmasın, Kupa Bitmesin!














Bir Dünya Kupası daha aylar, günler derken kapıya dayandı ve ilk maçı geride bıraktık bile hem de muhteşem Vuvuzela sesleri eşliğinde! İnsanın ruhunu dinlendiren, kulağının pasını silen, futbol maçını Cem Yılmaz'ın deyişi ile hem düşündüren hem eğlendiren bir havaya büründüren müthiş alet! Seni insanlığa  kazandıranın bayağı kulakları çınlıyordur bu turnuva sayesinde, eminim. Lafı uzatmaya gerek yok, GünEy Afrika'ya özgü tamam renkli yaşam, eğlence onlara da tamam da televizyonun sesin kısmayı bile aklımdan geçirecek kadar sahadaki futboldan uzaklaşmama neden olan şey her ne olursa karşısındayım, sen de kusura bakmayacaksın artık Vuvuzela!!! Seninle bu turnuva zor geçer...

İlk maç kardeşçe bitti, başlangıç için fena değil. Turnuva'da kendisini aşmasını beklediğim takımlardan biri Meksika idi, bu maçta da fena oynamadılar ama topu kontolünda tutma, gezdirme anlamındaki etkinliklerini  gol yollarında becerili olma anlamında kullanabildiklerini söylemek mümkün değil, sanırım en büyük eksiklikleri de bu. Rakip kaleye kadar topu ilerletmede sıkıntı yok ama bitiricilik ve pozisyona girme anlamında sıkıntı var bunu 2 oyuncu ile çok rahat aşabilirlerdi ama eldeki malzeme de bu çok fazlasını da beklememek gerek. Yine de Javier Agirre'nin iyi iş becerdiğini çok rahat söyleyebiliriz.

Güney Afrika'nın potansiyeli belli, vasat bir takım. Parreira eldekileri en iyi şekilde kullanmaya çalışmış ki bugün defansif anlamda gayet iyi iş çıkardılar. 2. yarının 30 dakikalık ilk diliminde yaptıkları alan savunması ile Meksika'yı 1-2 pozisyon dışında ceza sahası içerisine sokmadılar bile. Buldukları golde Meksika'nın başını ilerleyen maçlarda da ağrıtacak cinsten. İleride kaptırılan top ve 3 pas sonunda kalede görülen gol, daha kötüsü 1'i son dakikadaki direkten dönen top olmak üzere 2 net pozisyon daha buldular Amerika'lıların karşısında. Ev sahibi iyi mücadele etti ama dedik ya potansiyel ortada 3 puan alacakken 1 puan ile ayrılmak kötü ama hiç de kötü bir başlangıç değil.

Maçın en dikkat çeken adamı kuşkusuz Dos Santos'du. Stoch'u kaptıran Galatasaray muhtemelen Meksikalı'nın performansını yakından izlemeye başlamıştır ama işi Kupa'ya bırakılan bir oyuncunun taliplerinin artacağı da düşünülmeli. Üstelik ezeli rakibe kaptırılan oyuncuyu daha önce yakın miktarlara bitirememişken Dos Santos'u almak " bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu" kıvamına dönüştürebilir olayı.

2 takım için de fena başlangıç değil en azından risksiz bir başlangıç oldu. Şimdi oturup akşamki maçı izledikten sonra grubun kaderi üzerine daha kalıcı yorumlar yapılabilir. Fransa-Uruguay maçı daha zevkli geçmeye aday, ama Domenech'in olduğu yerde çok fazla heyecan yaşanır mı emin değilim. İrlanda'nın elenişi sonrası bu akşam Uruguay'ı kendi kıtası dışından destekleyen taraftar sayısının da bir hayli fazla olacağını söylemek de kahinlik olmaz değil mi?

Hiç yorum yok: