14 Haziran 2010

Dünya Kupası Gün # 3















 Beklenenden uzak vasatın altında bir futbol seviyesi ile ilerliyor kupa. Bazı maçlara bağladı umudumu yoksa tatsız tuzsuz geçecek bu yaz.  Dün oynanan toplam 3 maç üst üste konduğunda ancak adam gibi tek maç yapıyor. Cezayir-Slovenya maçı tam bir kabustu, her kupada olur böyle vasat altı takımlar katlanacağız artık. Aslında Cezayir'in Afrika Kupası'nı kazanmış bir takım olarak daha efektif olmasını bekliyordum ama tam tersi görüntüdeydiler. Rusya'ya yazık olmuş, Slovenya'ya elenip bizi kendilerinden mahrum bırakmaları olmamış, 2008'deki fırtınaya benzer bir şey sunabilirlerdi Hiddink ile.

Gana-Sırbistan maçından daha tempolu bir oyun bekliyordum. Özellikle Sırbistan'ın maçın temposunu yükselten takım olmaısnı bekliyordum ama fazlası ile tutuktular. Krasic en fazla hayal kırıklığı yaratan isimlerin başında geliyordu. En göze batan oyuncu ise kesinlikle Javanovic'di, Liverpool'a gidişi zaten kalitesini az çok belli ediyor. Standart Liege forması ile de gayet iyi iş çıkarmıştı zaten. Oyundan çıkarılışı da çok mantıklı bir hamle değildi özellikle de takım içerisindeki etkisini ve o andaki performasını düşününce. Sanırım kırmızı kart kurbanı oldu, yoksa halen Zigic oyunda olsa muhtemel değişiklik Zigic-Subotic değişikliği olacaktı.

Sırbistan'ın tempo yapamaması ve tutuk oluşunda bir çok takımı fizik olarak etkileyen deniz seviyesinden yükseklik elbette etkiliydi ama Afrika'nın bana göre en atletik 2-3 takımından biri olan Gana'nın fizik üstünlüğü de bu tablonun ortaya çıkışına katkı yaptı. Özellikle ilk yarıda iyi pres yapıp önde bastılar ve rakibi yıldırdılar, bu kadar çok efor sarfedince de son 15 dakika onlar da oyundan düştü. O aptalca yapılmış penaltı olmasa berabere biten maçlar hanesine 1 çentik daha atma ihtimalimiz oldukça fazlaydı.Asamoah, Ayew, Annan takımın en dikkat çeken adamlarıydı. Defansda Mensah oldukça toparlayıcıydı. Ayew genç yaşına rağmen 2009'daki U-20 Dünya Şampiyonası'nda "en değerli oyuncu" ünvanının boşuna almadığını gösterdi.

D grubunun diğer maçında ise gözlerimizin pası biraz da olsun silindi. Bunda Avustralya'nın gerçekten kötü futbolunun da payı var ama Almanya genç kadrosuyla gayet iyi işler çıkaracak gibi duruyor. Mesut tartışmasız gecenin yıldızıydı ve turnuvanın ilerleyen döneminde yapabileceklerine dair önemli ip uçları verdi. Futbolu zekası ile oynaması ve bunu hem toplu hem de topsuz oyunda bunu çok güzel kullanması ne büyük artısı. Almanya klasik disiplininin yanı sıra dinamik ve genç kadrosuyla da gelecek adına ümit veriyor. Avustralya ise Cahill'in direkt kırmızı kartı sonrası gruptan çıkma umutlarını sahaya gömmüş oldu. Dün akşamdki görüntüleri de fazlasıyla iç karartıcıydı zaten. Ağır savunmalarının sürekli öne çıkışı ve arkasına adam kaçırışı pek anlam verilir cinsten değildi.

Bu maçtan Galatasaray'ın alması gereken dersler de var: Neill'ın yanına konulacak adam da aranacak en önemli özellik kesinlikle seri oluşu olmalı, yoksa Marquez gibi ağır oyunculara önceliğin topun oyuna sokulması mantığı ile yaklaşırsanız başınız çok ağrır.

Dünkü maçlar sonrası C grubunda İngiltere ve A.B.D'nin büyük ihtimalle üst tura çıkacağını söyleyebiliriz. D grubunda kötü performansına rağmen Sırbistan'ın şansının olduğuna inanıyorum en azından potansiyelleri yüksek ve Almanya maçı final havasında geçecek onlar için. Bir mağlubiyet evlerine gönderebilir onları. Zira Gana'nın Avustralya'ya kaybetmesi çok zor.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

vuvuzela gibi bir saçmalığın adını bile anmamana şaşırdım, televizyon karşısında dayanılmaz oluyor, şu ana kadarki maçlar zaten sıkıcı birde vuvuzela çekilmez hale getiriyor. Hangi akıllı bunu bu dünya kupasının simgesi olarak düşünmüş, fifa nasıl buna izin veriyor anlamıyorum.

Sacit Tekin dedi ki...

Geçmiş yazılara bakarsan görürsün sevgili Mehmet.

İlk gün yazdığım yazılarda fazlası ile değindim, dolayısı ile malumu her gün tekrar etmenin bir alemi yok değil mi?