28 Mart 2010

Görünen Köy... Galatasaray 0:1 Fenebahçe

Maçtan önce dost sohbetlerinde ilk yarıdaki maç için "Fenerbahçe 2 fark ile kazanır muhtemelen 3-1 biter" cümlelerim üzerine maç yorumu isteyenlerin yoğun talepleri (!) sonrasıbu maç için "Galatasaray ilk golü yer ise maçı kaybeder, ilk golü atsa bile kazanması kolay değil" gibi yuvarlak ama yorumun ilk kısmına ciddi biçimde inanarak ortaya bir çeşitleme yapmıştım. Selçuk'un golü 20 dakika kala değil çok daha önce gelse bu açıdan bakınca farklı bir sonuç çıkacağına da ihtimal vermiyorum, belirteyim.

Şimdi sayılarla maçın analizini yapma gibi gereksiz bir tavır içerisine girmeyeceğim çünkü Galatasaray için sorunlar zaten ortada. 1.5 senedir aynı şeyleri karalayıp duruyoruz değişen bir şey yok sorunlar aynı, ama en büyük sorun Galatasaray Yönetimi'nin futbol yönetimi konusunda ortaya vizyon olarak sunabildiklerinin azlığıdır.

Sevgili Galatasaraylı'lar bu maç için üzülmek buz dağının görünen kısmınındaki erime için ağıt yakmaktan öte bir şey ifade etmez. Asıl üzerinde düşünülecek husus yaklaşık 3 yıldır futbol yönetimi anlamında ortaya konulan istikrarsızlık ve buz dağının görünmeyen kısmında yaşanan parçalanmalar olmalıdır. Yapılan transfeler ile şarhoşluğa düşüp olaya bütün halinde bakmayanlar için yaşananlar sürpriz olabilir ama takım oluşturabilmek adına adım atamamak çok düşündürücü. Tam 3 senedir aynı tip hatalar yapılıyor, es sonunda teknik adam konusunda kalıcı bir adım atılmak istendi ama kafalar aynı olunca sonuç yine hüsran oluyor.

Eğer Galatasaray gibi bir kulübün futbol yönetimindeyseniz ki hem yöneticiler hem de teknik ekip için geçerli bu yazılanlar, orta sahadaki bu kısırlığı 2 sezondur görememek tam anlamıyla fiyaskodur. Sorumluları da ortadadır, gelecek adına beni umutsuzluğa sürükleyen ana tablo da budur.

Bu maça gelince yine koridora dönen bir orta saha, gol atmakta zorlanan rakibinize karşı o boşluğu verince yediğiniz belirli periyotlardaki baskı, Mustafa Sarp gibi kaçak döğişen Topla gibi sahaya belli ki Rijkaard'ın direktifi ile Alex'e prangalanan ama bunun dışında zaten sınırlı olan yeteneklerini rafa kaldırınca sahada varlığı dayanılmaz bir hal olan overrated futbolcular ile nereye kadar gidilebilir Allah aşkına.

Bakın eğer transfer yapıyorsanız alacaksınız elinize kalemi kağıdı, her oyuncunun eksikliklerini artılarını dökeceksiniz ortaya öyle elde telefonla olmaz bu işler. Planlayacaksın, yön çizeceksin, sen yönetcisin, lidersin. Hesap yapacaksın, geleceği düşüneceksin. Kim nasıl oynuyor ne gibi defoları var net olarak bilinecek. Bunun üstüne ne oynamak istiyoruz, ne tip adamlar lazım bizdekilerde ne eksik diye de analizlerinizi yapacaksınız. Resmi bu şekilde ortaya koyduktan sonra alacağınız oyuncu tiplerini ve özelliklerini tek tek yazacaksını tahtaya. Bunun üstüne de envanter üzerinden hareket edip alternatifleri değerlendireceksiniz.

Bu analizi yapmaz üstüne de ortalama futbol bilgisinde birinin de hemen aklına gelecek isimler peşinde koşarsanız sonunda "Daha ne yapalım, en kral adamları aldık" diye tesselli cümleleri koyarsınız ortaya. "Transfer Galatasaray'da 365 gündür" gibi popülüst bir söylemi varya Adnan Polat'ın şahsi kanaatim odur ki bu külliyen gerçek dışı. Mayıs'da başlayan Eylül de bekleme moduna alınan, Ocak ayında da ihtiyaç halinde kulanınız sıfatı ile adlandırılan bir süreçte daha öte değil.

Maç başlamadan önce kadrolar açıklandığında Servet ve Mustafa Sarp'ı kadroda görünce aklıma Nazmi Abi'nin "bu 2 adam Fenerbahçe maçına başlarsa kazanmamıza imkan yok" cümlesi geldi. Tabiki bunu düşünürken Topal gerçeğini de ekledim arada, daha baştan umutlarım azaldı,samimiyetime güvenin. İlk 10 dakikanın ardında kadrosunda topu iyi kullanan, dolaştıran isimlerin fazlalığının etkisiyle daha hakim bir görüntü çizmeye başlayınca "Galatasaray'ı kadrosu Türkiye'nin en iyisi değil" yorumuma şiddetle karşı çıkan Chao Grey'i anımsadım. Daha iyisini en azından belli gerçekleri daha iyi uygulayanı aramak için uzağa gitmeye gerek yoktu.

Bir süre sonra anlaşıldı ki Galatasaray tüm umutlarını yine Keita, Dos Santos gibi bireysel yeteneklerin kenarlardan getireceği toplara bağlamış, yine organizasyon göremeyeceğiz. 2. yarıda yapılan Topal değişikliğini eleştiren çıkacaktır ama plan olarak çok da yanlış bulmuyorum Surinamlı'nın aklıncakileri ama Arda gerçekten hazır değilmiş, bun son koz olarak kullandı ama tutmadı. Elano için artık bir şey yazmıyorum, zira Elano etiketli yazılarım beklentilerimin çok da fazla olmadığını belgeliyor, yine etkisizdi.

Özetle, Fenerbahçe muhtemelen berabere bitireceği maçı yine bir derbide gol bularak Fenerbahçe'deki kredisini bir kaç yıl daha uzatacak olan Selçuk ile kaptı 3 puanı ve Bursa'nın puan kaybettiği haftada 3 hafta önceki olumsuz tabloyu bir anda tersine çevirdi. Artık şampiyonluk mücadelesinin 3 takım arasında geçeceğini söylemek lazım. Galatasaray geçen sene olduğu gibi yine Avrupa Ligi'nin yollarına düşecek anlaşılan. Son sözde geçmiş yılların aksine sadece 1 su şişesi ile maçı bitiren (sahanın 1 maç kapanacağını da belirtmek lazım) Galatasaray taraftarı için: Kendi takımları için itici güç olamtan çok uzaktalardı ama temiz bir derbi izlemeyi gerçekten özlediğimizi hatırlattılar için teşekkürler!!!

Hiç yorum yok: