08 Mart 2010

Eskişehir 2:1 Galatasaray



Galatasaray için Kasımpaşa maçında yakalanan ivmenin devamlılığını ve liderlik yolundaki kararlılığını görme adına tam bir test maçıydı Eskişehir deplasmanı. Belki de sezonun en kritik deplasmanı olarak da adlandırılabilirdi. Geçen haftadan sadece Elano-Geovanni değişikliği yapılarak çıkılmıştı sahaya. Öncelikle oyunu kontrol etme sonrasında da bulunacak pozisyonlar ile sonuca gitmeyi tercih etmişti besbelli Rijkaard. Bu mantalite kağıt üzerinde oyunun defansif anlamında ilk yarı boyunca gerçeğe dönüşse de rakip sahada oynayabilme, oyunu kontrol edebilme yönünde aynı derecede etkisizdi. Tabiki bu görüntüde Rıza Çalımbay'ın da defansif anlayışı ön planda tutma, rakibi kendi yarısahasında karşılama anlayışı da oldukça etkiliydi.

Kasımpaşa maçında ilerideki dörtlüsünün hareketliği defansın dengesini bozmuş Keita-Jo-Arda-Dos Santos'un değişmli oyunları hücum anlamında gol sıkıntısı çeken Galatasaray'a ilaç gibi gelmişti. Bugün 11'de tek adamlık değişiklik yapılmış gibi görünse de aslında bu ufak değişiklik geçen hafta görülen yaratıcılığı bir anlamda baltalamıştı. Öncelikle topu ileride tutma anlamında yaşanılan sıkınıtıya ek olarak değişmeli oynayabilme anlamında da sıkıntılar ön plandaydı.

Buradaki ana fark Elano-Dos Santos arasındaki oyun mantalitesi kadar derin. Elano'nun kanatlara inmekten uzak, ceza sahaları arasında gidip gelen futbol yetkinliği ve buna ek olarak oyunu çok da çabuklaştıramaması bu akşamın öne çıkan farklılığıydı. Elano'nun bu yapısını göz önüne alınca etkisinin artması için arkada oynayan 2'linin topu çabuk taşıyan dikine oynayabilen adamlar olması şart ama bu satırlarda defalarca dile getirdiğimiz gibi Topal'ın suya sabuna dokunmayan oyun anlayışı ile Ayhan'ın git gelli futbolu ile yazdıklarımızın gerçekleşmesi çok da kolay değil. Bu yazdıklarımızı beklediğimiz isimlerin bir de rakibin baskısı altında düştükleri zor durumu gördükçe aslında yetenek-potansiyel-beklenti üçgeninde çok daha doğru değerlendirmeler yapılması zorunluluğu doğuyor bizlere.

Yazının girişinde de yazdık test maçıydı Galatasaray için çünkü daha 2-3 hafta öncesine kadar aynı adamlarla yaşanılan darboğazın nasıl aşılacağını görmek gerekiyordu, bu akşamın sonucu sınıfı geçmenin o kadar da kolay olmadığı yönündedir. Orta sahada top tutabilme, dikine oynama sıkınıtısı defansta Servet gibi 2 golde tek hamle ile geçilebilecek kadar temel stoper yetilerinden yoksun olma ile birleşince rakibin 2 atak ile 2 gol bulması çok da sürpriz olmuyor. Galatasaray'ın burada gelecek adına doğru mesajları alması şart. Bazı oyuncuların yeteneklerini doğru okuması lazım. Servet-Topal-Sarp-Ayhan gibi isimlerin Galatasaray'ı arzu edilen düzeye çıkarmanın uzak olduğu artık su götürmez bir gerçek olarak kaydedilmeli bir yere. Bu gerçeği şampiyonluk bile değiştirmeli.

Galatasaray için sorunun hep santrofor problemi olarak tanımladığı dönemlerde de farklı şeyler yazmadık. İleri uçtaki bir ismin varlığı elbette bir takım için önemlidir ama çok daha önemli noktalar var takım için, onun eksikliği de bugün Sarı-Kırmızılı ekibin neden etkili olamadığını daha iyi belgeliyor.

Bu takım içi sorunlara ek olarak yapılan oyuncu değişikliklerine de vurgu yapmak lazım. Emre-Keita değişikliğine anlam vermek mümkün değil. Keita'nın beyin-ayak koordinasyonu problemine defalarca vurgu yapsam da sahada varlığı ile skora isyan etme, 1-2 hareket ile oyunun kaderini değiştirebilme anlamında etkili bir isim olduğu gerçeği ortada iken oyunda tutulması gerektiği kanısındayım. Burada Emre ile defansın göbeğini delme düşüncesini ön plana çıkarmak istediği izlenimi ilk anda uyansa da sahadaki uygulama yine kanta organizasyonları üzerine yoğunlaştı.

Tamam, Galatasaray'ın o bilenen kısırlığı yine etkindi ama burada Eskişehir'in de zaman zaman sert ve iyi alan kapatan futbolunun da altını çizmek lazım. Defansın göbeği açık vermedi, ön tarafta zaman zaman iyi bastılar ama yine de Galatasaray o saçma hatalaı yapmasa gol yeme ihtimali çok düşüktü.

Burada merak edilen nokta bundan sonra ne olacağı. Öncelikle gelecek hafta verilecek tepki çok önemli, yani Ankaragücü maçından alınacak 3 puan altın değerinde. Sonrasında ise çıkılacak Trabzon deplasmanında ise neler olur orası tam bir muamma. Galatasaray'ın bu dengesiz çizgisi sezon sonunda her türlü sonucu şaşırılmayacak kadar sıradanlaştırıyor, zaten esas sorunda burada, henüz kazanılmış bir istikrar yok.

Son olarak hakeme gelince, kritik hataları vardı bu akşam. Maçın dönüm noktası ilk gol öncesi topu elle alındığını görmemesidir. İlk yarının sonunda yaşanılan bu pozisyon gecenin altına imzasını atmıştır. Ek olarak Dos Santos'un düşüşünün de penaltı ile alakası yok, bir telafi kararı gibi görünüyor.

Hiç yorum yok: