22 Mart 2010

Kaçınılmaz Son // Trabzonspor 1:0 Galatasaray



Maç ile ilgili olarak bir kaç satır dahilinde karalayacağım satır başlarını:
1) Emre Güngör hatalarıdır ama kesinlikle "Neder Servet 11 değil?" gibisinden mantıksız sorular akıllara gelmemeli. Emre Güngör'ü futbol zekası olmayan Servet'e 10 kere tercih edilir, takmayın kafaya
2) Şampiyonluğa gidiyorsanız ya da gitmeyi arzuluyorsanız değil 1-2, 2-0 bile düşseniz gereken tepkiyi vermeniz lazım ama Galatasaray yenik duruma düştüğü bir çok maçı verirmekten acizdi bugüne kadar olduğu gibi
3) Trabzonspor'un orta saha ve bu bölgedeki oyuncu çeşitliliği Galatasaray'ın kat be kat üstünde. Alın merkez oyuncularını değiştirin maçın skoru çok daha farklı olur.
4) Şenol Güneş'in maç içi hamleleri gayet olumluydu.
5) Galatasaray'ın esas problemi bu maçın analizinden çok daha ötelerde...Peki nerelerde, tabiki aşağıdaki satırlarda...
Galatasaray'ın yaşadığı olumsuzluklardan sonra kurmaktan hiç de hazetmediğim cümleler "Ben demiştim" ile başlar. En kötüsü de bu sonun yaşanacağını bile bile görüşleri bir nevi dertleşmek kıvamında insanlarla bu satırlarda paylaşmaktan daha ötesine gidilemiyor. Yine o sevmediğim kelime ile başlayacağım ama "Ben demiştim, yazmıştım".

Galatasaray'ın bu kadro yapısı ile 2 ileri bir geri gideceğini ilk yarıdaki Fenerbahçe maçında beridir yazıyorum. Orta sahadaki merkez problemini bu yılı geçtim, geçen sene Lincoln'lü zamanlardan beridir karalıyorum. Geçen sezonda Galatasaray'ın kaybettiği puanların analizi yapılırsa çoğu kaybın Lincoln'süzlükten kaynaklandığı net olarak görülecektir. O zamanda sorunlar netti: Topu dikine taşıyamayan, dikine oynayamayan, topu kontrolünde tutmaktan uzak bir orta saha yapısı ile çok fazla ilerlemek mümkün olamıyordu ama öyle bir adam vardıki takımda bu defoların birçoğunu kendi futbol özellikleri ile kapıyordu: Lincoln. Bu adamın o zaman bile ekskliğinin kapatılabilmesi için orta sahaya takviye yapılması gerektiğine dair yazılar arşivde durur, aşağı bir kaç tanesini iliştiriyorum merak edenler için.

http://sacitekin.blogspot.com/2008/12/galatasarayn-sorunu-2-teknik-taktik-.html

Şimdi bugün bu sorunu görüp "Galatasaray'ın orta sahası zayıf" diyenlere garip bir tebessüm ile bakıyorum: Çok geç artık. Nisan 2009'da Vatan Gazetesi'nde haber sonrası Mustafa Sarp'ın Galatasaray için gereksiz bir transfer olacağını yazdık, adam 2-3 gol atınca birçokları gaza geldi ama gerçek ortada.

Elano ilk transfer edildiğinde çekimser bir tutum takınmış ve fazla izlemediğim için Galatasaray için verimli bir tasnfer olup olmadığını bir kaç maç sonrasında belirtmenin daha sağlıklı olacağını yazmıştım. Eylül 2009'u ilk haftasıydı sanırım, 2-3 milli maç, geçen sezon City'den oynadığı 2 maç ve Galatasaray'da görev aldığı dakikalar sonrası ilk kanaatimi ciddi endişeler ile döktüm satırlara. Özetle, meselenin Elano'nun kalitesi olmadığını ama Galatasaray'ın ihtiyacı olan merkez oyuncusunun daha tempolu, dikine giden, top taşıyabilen tabiri caiz ise Emre Belezoğlu gibi basan, çabuk bir adam ya da selefi Lincoln gibi topu ve takımı ileride tutabilen verkaç yapıp aralara giren, dikine top taşıyıp adam eksilten oyuncu tipinde olması gerektiğini ve bu gereksinimler ile Elano'yu kıyaslayınca ortaya farklı profilde belki başka bir yapıda çok daha faydalı olacak ama Topal-Sarp-Barış-Ayhan gibi kısır oyuncuların olduğu yerde istenilen verimi sağlayamayacak bir karakter olduğunu belirttim. Ardından geçen 2 aylık zamandan sonra artık gerçeklerin netleştiğini üzülerek yazdım.

Şimdi bunları neden yazıyorum? Amaç tabiki benim neler yazdığımı belirtmek değil, ama hayatının belirli kısmını bir hobi olarak adadığı futbolun içerisinde bu görebildiklerimin tam zamanlı olarak Galatasaray'a hizmet edenler tarafından görülememesi şaşkınlığa sevkediyor beni. 3 yıldır sil baştan kadro yapılanmasına gidenlerin, bas bas bağıran orta saha eksikliğine rağmen Atatürk Havalimanı'na flaş isimler indirme popülistliğininden öteye gidemeyenlerin Galatasaray'ın arzu ve hakettiği başarılara ulaşması yolunda ne kadar etken olacakları benim açımdan karanlık bir süreci işaret ediyor.

Burada mesele Rijkaard değil elbette ama bugün gelinen noktada oluşan kırılgan ve takım hüviyetinden yoksun oyuncu topluluğuna bakınca az da olsa Surinamlı'nın da sorumlulukarı olduğunu belirtmek lazım, fakat asıl sorun Galatasaray'ın Futbol Yönetimi'ne yön verenlerin vizyon ve stratejilerinde. 3 senedir sil baştan yapılan kadroların ne zaman organizasyon ve dinginliğe kavuşacağı ciddi soru işareti. Geleceğin yapılanmasını yapıyorsanız planlamanızı her sene değiştirmeniz sadece işin ciddiyetine gölge düşürür, asıl amaca hizmet etmekten uzak kalınır.

Konuyu daha fazla uzatmak da istemiyorum. Galatasaray'ı sorunu organizasyon, yönetim, vizyon sorunudur meseleye futbol penceresinden bakıncaa. Vizyon demek Atatürk Havalimanına ışıltılı isimleri indirmek değil, ortaya takım hüviyeti taşıyan bir bileşim oluşturmaya müsait malzemeyi koyabilmektir. Sansasyonel futbolcular ile 1000'lerce taraftaı buluşturmak soruna çözüm olsa Real Madrid yıllardır Şampiyonlar Ligi'nde çyrek finale çıkmanın peşinde koşmazdı ya da City-Tottenham gibi takımlar gelecek adına daha ciddi umutlar ile koştururlardı kitleleri peşinden, bir sürkülasyon takımı olmaktan ziyade.

Her sezona 3 kupa popülistliği ile başlamak, "Galatasaray'ın amacı hep en üstlerde yer almaktır" gibi klişe cümleler ile satır başlarını süslemekten ziyade bu mesajalrın içini dolduracak daha planlı, sistematik adımlar atmaktır asıl mesele. Kim bir plan dahilinde çalışıldığını söyleyebilir ki? Bu kafa yapısına sahip olumadıkça he sene boş kalan eller ile gelecek yıllara bakmak zorunda olmak dışında sahip olunan gerçek kalmayacak.

(Maç yazısından farklı bir boyuta geldi yazı, Trabzonspor'u ve Şenol Güneş'i tebrik etmek lazım. Taktik vs. gibi sayısal detaylardan daha önemli meselelerin altını çizmek istedim sadece...)

1 yorum:

Adsız dedi ki...

sacit kral futbol bilgini döktürmüş sün geçeb şaka ile dedin ya benim değerimi sonraları anlayacasınız. hocam helal diyorum