20 Mart 2010

Fenerbahçe 1:0 Gaziantepspor



İlk yarıda 8 maçlık serinin ardından deplasmanda alınan mağlubiyet rüyayı sona erdirmişti, 2. yarıda da tam tersi bir resim vardı ekranda. 18 puanlık maçlardan geriye kalan 7 puan sonucu adeta şampiyonluk yarışında varolup-olmama hükmünü verdirecek kadar kritik bir maça belki de ilk yarıda bir süreci bitiren takım karşısında alınacaki gelibiyetin başka bir galibiyetler dizisinin başlangıc olması umutları ile çıkılıyordu.

2 haftalık yokluğun ardından geri dönen Alex ile 1 haftalık molanın ardından ileri uçtaki yerini alan yorgun ve moralsiz savaşçı Güiza'nın üzerindeydi gözler. Brezilyalı tutuktu maç boyunca ama İspanyol her zamanki gibi hareketli ve iştahlı hali ile sahadaydı. İlk 15 dakikada özellikle oyuna hakim taraf Fenerbahçe'ydi. Santos ile sol taraftan yüklendi, bir bekten daha çok açık gibiydi. Özer ise bu dominasyona ayak uydurmakta zorlandı , keza Mehmet'de aynı şekilde Gökhan'ın zaman zaman yaptığı çıkışlar kadar bile etkili olamadı bu akşam görev aldığı sağ çizgide.

İlk 15 dakikanın ardından oyun daha çok orta alan ile Gaziantep ceza sahası arasında oynanan bir kimliğe büründü ama bu görüntü herhangi bir gol pozisyonu getirmeye yeterli değildi ki ceza sahasına girmekte oldukça zorlandı Sarı-Lacivertli ekip. Gaziantep ise yerden ayağa isabetli oynamaya çalıştığı oyuna dikine yönlendirmeler ile hız kazandırmaya çalışsa da Fenerbahçe'nin aktif alan ve takım savunması içerisinde pek etkili olamadı. Ermen ve Olcan hareketliydiler ama Beto ve Jorgi için aynı şeyleri söylemek mümkün değil.

Bu rölanti hava içerisinde Güiza'nın golü hem şekil hem de geliş zamanı olarak tek kelime ile mükemmeldi. Gol sonrası Santos'un ısrarlarına rağmen okunu çıkarmayan Güiza'nın attığı golün kendisine kazandırdığı moral " o an çocuklar gibi şen" olmasından belliydi. Gol sonrası rölanti hava devam ederken maçın 2. yarısını etkileyecek olay gerçekleşti: Emre yine agresif tutumları sonrası sarı kart gördü, Galatasaray maçı öncesi tehlike sinyalleri çalmaya başladı. Devre arasında Daum'un ne yapacağını merakla bekledim. Ya 2. yarıda takımın etkinliğinin azalması pahasına Emre yedeğe alınacaktı ya da "eldeki 1 kuş teldeki 3 kuştan iyidir" mantığı ile Emre sahada tutulacak ve bu maçın garantiye alınması yoluna gidilecekti.

Alman Teknik Adam ilkini seçti, Selçuk'u sürdü sahaya, ikinci 45 dakika da beklediğimi gibi geçti böylece. Fenerbahçe'nin oyunu kontrol etme güdüsü daha da ağır bastı ki eldeki oyuncular ve mevcut form durumları ile daha fazlasını yapmak da pek mümkün değildi. Çünkü Emre kadrodaki tüm oyunculardan çok daha farklı oyun karakteri ile fark yaratan yegane isim takım verimliliği göz önüne alındığında. Yokluğu diğer oyuncular da gününde değilse 2. yarıdaki hala bürünüyor takım.

Fenerbahçe'nin bu halinde bile dikkati çeken en temel özellik takımın topa sahip olma oranı ve pas yapma yüzdesi. İlk yarının sanırım 30. dakikası pas sayısı istatistiği Fenerbahçe 200-92 Gaziantep olarak yansıdı ekrana. Tamam bu pasların 3. bölgedeki yoğunluğu çok fazla değil ama topu tutabilen oyuncularının fazla olduğu ortada. Yalnız temel sorunları pas oyunu oynarken oyuncular arasındaki mesafenin fazla oluşu. Özellikle defans hattının ileri çıkıp mesafeyi daraltmaması bunda temel etken. Ayrıca bunun içselleşmiş bir kurgudan ziyade oyuncuların teknik becerilerinin fazlalığı ile ortaya çıktığını düşünüyorum. Galatasaray ile Fenerbahçe kıyaslamalarında dikkati çektiğim husus takım kadrosuna bakıldığında bu top tutma yüzdesini arttıracak oyuncuların sayısının Fenerbahçe'de daha dengeli dağıldığı yönündeydi. Galatasaray'ın pas tarafiğini sağlıklı bir zemine oturtamamasının ana nedeni de kadrodaki dengesiz yapılanma burada daha net görlüyor.

Gaziantep'e gelince Julio Cesar'ın neden oynatılmadığı aklımdaki ilk soru iken, yerine girdiği oyuncunun Erman Özgür oluşu da 2. soru olarka kaydediliyordu. Jorgi var iken Erman gibi aldığı topları olumlu kullanan ve takımı oynatmaya çalışan bir adamın dışarı alınması kolay anlaşılır değil. Zaman zaman iyi üçgenler kurdular, ayağa oynadılar ama tehlikeli bölgeye sızmayı beceremediler. Sol bek Ivan de Souza 2 yıldır takip ettiğim beğendiğim bir oyuncu, bugün de gayet iyiydi. Olcan çok hareketli ama savrukdu. Maçın bazı bölümlerinde hızlı ataklarda takımı yavaşlattı ,yine mücadele azmi ve gayreti dikakt çekiciydi. Başka da göze batan oyuncu olmaması rakip kalede tehlike yaratamayan bir takım içn gayet normal.

Fenerbahçe finali haftaya oynayacak. Yarın Trabzon maçında puan kaybetme ihtimali olan bir Galatasaray'ı Sami Yen'de yenebilirlerse sıralamada ezeli rakiplerini geride bırakacaklar. Artık hedef belli ama gerçekleşme yüzdesi ne olacak onu haftaya göreceğiz!!!

Hiç yorum yok: