10 Temmuz 2009

Rijkaard'ın 4-3-3'ü & Galatasaray



Öncelikle sistemin analizini yapmak lazım. Nedir 4-3-3, ne ister, neler bekler bir takımdan layığı ile uygulanabilmek için?

4-3-3 sistemini bir çok farklı şekilde uygulayabilirsiniz. Barça’da Manu’da Chealsea’de aynı diziliş ile yer alıyorlar sahada ama futbollarından alınan tad çok farklı. Burada ilk dikkati çeken oyuncu yapısının sisteme katmış olduğu farklılığın önemli olduğu.

Aynı sistemi çok farklı taktik varyasyonlar ile görebiliriz sahada. Barça’nın yerden ayağa tek paslı mantalite ile bezenmiş futbolu bir tarafta durur iken Manu’nun uzun topları da sıkça kullanan futbol yapısı da karşımızda yer alıyor. Oysa kağıt üzerinde 4-3-3 olarak adlandırıyoruz bu şablonları. Demek ki aynı diziliş farkı taktik şekillemeleri ile uygulanabiliyor sahada. Burada teknik adamın takımına kazandırmak istediği taktik çeşitliliğin öneminden dem vurmak gerekir elbette.

Evet, farklı taktik organizasyonlar görürüz aynı diziliş ile sahada olunsa da ama bazı değişmez gerçekler de vardır tüm bunların yanında. Nedir bunlar peki? Eğer 4-3-3 oynuyorsanız hiç istisnasız ileri uçtaki adamınız adam eksiltebilen, dikine ilerleyebilen, süratli bir adam olabilmeli. Pivot hücum oyuncusu diye tanımladığımız daha hareketsiz oyuncuların bu sisteme zarar vereceklerini ön görmek için çok fazla düşünmeye gerek yok. Çünkü hareket lazım bu dizilişte, oyuncuların yer değiştirmeleri çok önemli. Sondaki 3′lüden 2’si aslında orta sahaya yakın gibi dursa da aynı zamanda ileri uçtaki admaı tamamladıkları için 3′lü bir hücum hattı oluştururlar. Dolayısı ile bu 3′lünün kendi içinde yer değiştirdiği, birbirlerine boş alan yarattığı pozisyonları sıkça denediklerine şahit oluruz.

Diğer bir önemli ve bence 4-3-3′ün olmazsa olmazı, yazılışın ortasında yer alan ve aynı zamanda orta sahayı parselleyen 3′lünün oyunun 2 yönünü aynı etkinlik içerisinde oynayabilmeleri. İki ceza sahası arasında (box to box) mekik dokuyabilecek derece fizik ve mücadele gücüne sahip aynı zamanda da topu dikine taşıyarak takımın hüxum zenginliği yaratmasına katkıda bulunabilecek tipte oyuncular yer almalı bu orta sahada. Bu 4-3-3′ün olmazsa olmazıdır. Xavi-Iniesta, Gerard-Alonso, Carrick-Fletcher-Scholes’un takımlarının sistemleri için taşıdıkları önemi bir an için düşününce yukarıda yazılanlar çok daha anmlamlı hale geliyor sanırım.

Hücum özellikli beklere sahip olmak da sistemin temel taşlarından. Topun ileri taşındığı zamanlarda beklerin ileri çıkarak orta sahayı 5′leyen ve ileri 3′lü ile birlikte yarı sahaya 8 kişi ile yerleşen ve takımı neredeyse bütünsel tek blok haline getiren hareketlenmeleri ve hücumda önlerinde oynayan oyunculara verdikleri destek gözden kaçırılmamalı.

Sistemin bütünleyen 4. unsur ise defans oyuncularının topu kulllanma anlamındaki yetenekleri. Alışılmış mücadelecei defans oyuncusu özelliklerine ek olarak en az 1 merkez oyuncusunun topla ileri çıkabilme ve dikine isabetli oynayabilme özelliklerine sahip olması beklenir.
Bunlar 4-3-3′ün neredeyse tüm takımlarda görülen ortak özelleikleri olarka sınırlanabilir. Oyuncuların kaliteleri ve taktik varyasyonlar elbet değişkendlik gösterir ama temel taşlar değişmez.

Bu gereksinimlerden hareketle Rijkaard-Neskens ikilisinin yerleştirmeye çalıştıkları futbol üzerinden harekete geçebiliriz. Öncelikle daha çok Barcelona’ın oynadığı oyun yapısına yakın akıl futbolunun takıma adapte edilmeye çalışılacağından şüphemiz yok. Buna ek olarak bek oyuncularının hücuma çıkmaları ve rakip topa sahip olduğunda orta sahada alan daraltarak şok pres ile top kaymaya çalışmak diğer üzerinde çalışılan husus. Beklerin hücuma çıkarak değişik hücum varyasyonları oluşturulmasına katkıda bulunmaları da diğer bir beklenti bu noktada.
Peki mevcut Galatasaray kadrosu bu gereksinimlere ne kadar cevap verebilir?

Öncelikle şunu belirtmek gerekir: Galatasaray geçen sene Skibbe ile bu modele yakın bir futbol oynadı. Diziliş 4-3-3 değil 4-2-3-1 temelliydi ama asıl amaç “Akıl futbolu” oynamaktı. Bir çoklarının Baros-Arda-Kewell-Lincoln dörlüsünün uyumu diye belirttiği anlayış aslında Galatasaray’ın yıllardır oynadığı o asıl amaca hizmet etmeyen mücadelete dayalı kaos futbolundan; ne yaptığını bilen, yerden ayağa oynamaya çalışan bir anlayıştan başkası değildi. Ne yazık ki bu gerçekleri göreceğimize daha çok Skibbe-Yönetim düzleminde yaşanan kaotik olaylar ön planda tutuldu, asıl konuşulacaklar hep perde arkasında kaldı. Benfica, Trabzon, Gaziantep, Hertha Berlin, Olimpakos, Ankaragücü, Gençlerbirliği maçları bu futbolun ayak izlerini taşır.
Buradan hareketle Galatasaray’ın mevcut kadrosunun genlerinde Rijkaard’ın ana sisteminin temelleri zaten mevcut. Takım yerden ayağa oynamaya zaten alışık, geçen seneden belirli bir alışkanlık var. Bu sürecin kısalmasını sağlayacak en önemli etken.Fakat, oyuncu kadrosu yapısı açısından yaşanacak sıkıntılar da mevcut.

Yukarıda da belirttim en önemli bölgenin orta saha ve bu bölgede oynayan oyuncuların oyunun 2 yönünü oynayabilmeleri gerektiğini. Mevcut kadro üzerinden gidilir ise Mehmet Topal, Barış, Mustafa Sarp gibi isimlerin mücadele gücü anlamında güçlü, top kullanabilme ve dikine oynama anlamında sıkıntılı olduklarını kabul etmek gerekir. Bu gerçek altında bir takımın orta sahasında aynı anda bu isimlerden yalnızca 1 tanesinin bulunması gerektiğini düşünüyorum, fazlası ofansif güce darbe vuracaktır. Ayhan ve Linderoth ise oyunun iki yönünü oynayabilme anlamında daha etkili olsalar da gerekli serilik ve hızda değiller. Kewell’ın solda ve Keita’nın sağda oynayacağını düşünürsek Arda’nın orta sahadaki 3′lü içerisinde yer almasının en muhtemel olasılık olduğunu görürüz. Bu durumda Arda’nın orta sahadaki hücum yaratıcılığı anlamındaki en verimli isim olduğunu görebiliriz.Fakat Arda’dan bir oyun kurucu etkisi beklemek mevcut özelliklerini düşününce çok da kolay değil. Genel olarak çok deri değil Arda, dolayısı ile bu mevkide yüksek bir standart oturtması kolay değil. Mücadele gücünü arttırabilir ki o konuda bir sıkıntı olacağını zannetmiyorum. Emre Çolak da oyunun iki yönünü oynayabilen bir isim olarak göze batsa da tecrübe anlamında alacağı yol uzun.

Bu bağlamda Lincoln’ün de olmadığı bir orta sahada oyunun 2 yönünü oynayabilen oyun kurucu bir futbolcunun eksikliğinin aşikar olduğunu söyleyebiliriz. Aslında bu sorun geçen seneden, Skibbe zamanlarından beri yaşanan bir olgu. Lincoln’ün olmadığı maçların bir çoğunda Sarı-Kırmızılı ekibin pozisyona girmekte zorlanması ve puan kaybetmesi sürpriz değil, çok da anlamlı bir mesaj aslında. Dolayısı ile Rijkaard ve Galatasaray’ı en fazla zorlayacak konu bu olacak. En az 1 takviyenin yapılması şart.

İleri uca doğru ilerlersek Kewell ve Keita sistem için uygun isimler, hem etkili kanat oyuncuları hem de adam eksiltip içeri katedebiliyorlar. Bu anlamda özellikle Keita sonrası Baros’un veriminin daha da artacağını söyleyebiliriz. Burada cevaplanması gereken en önemli soru ise “Baros’un ne kadar yedeklenebileceği?”. Nonda aklı ile oynamaya çalışsa da artık eski seriliğinde olmadığını görüyoruz. Bu gerçek ışığında orta saha sonrası forvetde de sıkıntı çekilebileceğini belirtebiliriz.

Beklere gelince her 2 tarafta da hücumcu bekleri yok Galatasaray’ın. Hakan Balta oldukça durağan bir bek aslında. Etkii driplingleri ve kanat bindirmeleri yok. Alparslan gerek tekniği gerekse de oyun zekası ile o bölgeye monte edilebilirse modern bir bek kazanabilir Galatasaray ve sistem adına önemli bir kazanım olur bu.Sağ tarafta ise Sabri açık pozisyonundan devşirme olsa da belirli bir standardı yakalayamaması nedeniyle aynı düzeyde katkı sağlayamıyor. Tamamiyle iyileşmiş bir Uğur çok faydalı olacaktır ama biraz daha zaman lazım. Yine orta sahadaki problem kadar takımın etkileneceğini sanmıyorum.

Defansın göbeğinde ise istenen tipte topu kullanabilecek oyuncu profiline sahip bir kadroya sahip olunmadığı görülüyor. Genel profil mücadele gücü yüksek oyunculardan oluşan bir yapını hakim olduğunu gösteriyor. Emre, Servet, Emre Güngör tamamiyle fizik güçleri ve mücadeleleri ile var olan isimler. Gökhan ise bu isimlere göre topu daha olumlu kullanan bir isim. Rijkaard-Neskens ikilisi Gökhan üzerinde yoğunlaşır ise belirli bir düzeye geleceğini düşünüyorum. Murak Akça da modern bir stoper olma yolunda ilerliyor, top kullanma becerisini arttırır ise beklenmedik bir sürpriz yapabilir ve 4-3-3 için ideal bir stoper kazanılabilir.

Sistem adına en önemli kazanımlardan biri de takımın başında bu işi iliklerine kadar sindirmiş bir teknik ekibin olması. Birer öğretmen gibi takıma futbolu yeninde öğrettiklerini görüyorum ve bazı oyuncular hiç bilmedikleri yönlerini keşfederek genel yapı içerisinde çok farklı özellikler kazanabilirler.

Tüm bu yazılanlardan hereketle, Aragones’in Fenerbahçe’de yaşadıklarını Rijkaard’ın yaşamayacağını rahatlıkla söyleyebilirim. Çünkü birçokları farkında olmasa da Skibbe’den kalan bir miras var ve bu miras takımın genlerinde saklı. Galatasaray’ın en fazla zorlayacak konu sistemin kilit bölgesi orta sahadaki oyun kurucu bir başka deyişle oyununun 2 yönünü oynayabilen, teknik ve dikine ilerleyip hücum zenginliği yaratabilen oyuncu eksikliği. Bu eksiklikte 4-3-3 siteminden bağımsız olarak hangi taktik şablon ile yer alınırsa alınsın takımı zorlayacak bir etkendir. Bunun dışında da Baros’un sistem için ideal forvet tipine yakın olduğunu söyleyebiliriz ama onun yedeklenmesi de diğer kritik nokta. Bu iki sorun çözülebilir ise çok aydınlık günlerin Galatasaray’ı beklediğini rahatlıkla söyleyebilirim.

Hiç yorum yok: