21 Kasım 2009

Beşiktaş 3:0 Fenerbahçe



Bazen maçların çok naif kırılma anları vardır, takımın ve oyunun dengesi birden bire değişiverir, işte bu akşam İnönü'de kader ağlarını 53. dakikada ördü ve Emre Belezoğlu'nun sakatlığı hem Fenerbahçe'nin hem de maçın dengesini bir anda farklı rotaya doğru sürükleyiverdi. Evet rota değişti ,çünkü maç öncesi de üstünde durduğumuz nokta bu maçta ilk golü atan takımın maçı kaybetmeyeceği yönündeydi.

Başka yazılarda da değinmiştik, Fenerbahçe her hattıyla daha dengeli bir takım ve bu takım içerisinde çok kritik 3 bölge var. Defansın göbeği (Lugano-Bilica ikilisi), Emre'nin liderliğinde takımın mücadele gücünün vitesini değiştiren orta sahanın göbeği ve takımın hücum yaratıcılığına yön vermesi açısından orta sahanın önü yani Alex. Bu isimlerin eksiklikleri Fenerbahçe'nin oyun içerisindeki performansını bire bir etkiliyor. Örneğin, yaklaşık 4 hafta boyunca Emre'nin oynamayacağı haberleri çıktı maç sonrası, bu süreçte Fenerbahçe'nin orta saha veriminde çok ciddi bir düşüş olacaktır. Denge dedik belki ama o dengeyi ince hesaplar üzerine inşa edince 1-2 oyuncunun yokluğu alt üst ediyor kağıt üstündekileri.

Bu açıdan bakınca Sarı-Lacivertli ekibin 53. dakika sonrasında kalesinde golleri görmesi çok manidar. Oysa ilk yarıda 10-15 dakika kalesinde baskı gördükten sonra topa hakim olmayı başarabilmişti ve rakibi sindirmişti Fenerbahçe. Sonraki 30 dakika boyunca Beşiktaş'ın yarısahasından çıkarken zorlandığı çok bariz görülüyordu. Bunda özellikle Yusuf'un vasatın altındaki görüntüsü fazlası ile etkiliydi. Zaten pres yapan bir rakibiniz varken tempodan, driplingden uzak tek hamleli bir Yusuf ile böylesine sıkışmış bir alanda oynayabilmek kolay değil. Bu anlarda herşeye rağmen Beşiktaş'ın en büyük şansı defans hattının konsante ve pür dikkat oyunuydu. Fenerbahçe bu topa hakimiyetini sonuca odaklı kullanabilse ve öne geçen ekip olsa maçın kaderi bence çok farklı olurdu. Tartışmalı pozisyonda penaltı kararı çıksa maçın seyrinin çok farklı olacağını söylemek ne kadar yanlış olurdu ki ? 53'ten sonra ise kelepçelenmiş bir Alex'ten sonra Emre'nin de olmayışı sonrası sahada sunulacaklar elbette değişecekti.(Emre ilk gol sırasında fiziksel olarak sahada olsa da Fink'e basacak kişi olacaktı adelesindeki sorunu yaşamasa). Santos-Cristian 2'lisinden tempo olarak değil ama mücadele olarak istediklerinizi almanız kolay değil. 2. golün de ara vermeden gelmesi kağıt üzerinde olmasa da pratikte kafalarda maçı bitirdi.

Daum'un çıkaracağı kadro aşağı yukarı belliydi, Wederson-Santos ile Guiza-Kazım tercihlerinin olabileceği düşünülüyordu. Guiza'nın olmayışı Kazım'ın yerini garanti etmişti ama Santos tercihi tamamen rakibin o kanattaki hücum gücü ile alakalı. Galatasaray maçında Keita-Sabri işbirliğini yıkmak için ileri geri oynayabilme anlamında daha tutarlı olan Wederson tercih edilirken bu maçtaki farklılığın açıklaması Daum'un Beşiktaş'ın sağa kanadı üzerinden gelebilecek tehlike derecesine dair düşük beklentiler taşıdığını gösteriyor.

Maçın geneline bakılınca Santos'un tek yönlü oyun anlayışına rağmen Siyah-Beyazlıların çok da etkili olmadığını görüyoruz ama diğer kanatda hesapları karıştıran bir Deli İbo performansı vardı. En son sağ ayağını Ali Samiyen'de Lucescu'lu Beşiktaşın 1-0 kazandığı maçta uzak direğe bıraktığı plase ile bu kadar verimli kullandığını hatırlıyorum Üzülmez'in. Muhtemelen Fink'e yaptığı orta da 2. oluyor ki atılan golün şıklığını da belirtmeden geçmemek gerek. Maçtan önce Fink ile ilgili Cristian'dan daha iyi değil diye bir arkadaşıma yorum yapmıştım ama bu akşam gerek attığı gol gerekse de savunma gücü olarak meslektaşının çok ilerisindeydi. Atılan ilk golden sonra da neredeyse tüm atakların içindeydi Kaptan. Ek olarak Ekrem'in performansının da altını çizmek gerekiyor. Oyunun 2 yönlü oynayabilme becerisi değerli ve özellikle sol tarafta İbo ile güzel iş çıkardı. Mehmet Topuz mücadele ediyor gibi görünse de Gökhan'ın bir çok pozisyonda rakip 2'li ile karşı karşıya kalması da dikkatlerden kaçmadı. Bir bekin bu kadar sıkıştırılmasına izin verilmemeli.

Denizli'nin sahaya çıkardığı kadro üzerine söylenecek pek bir şey yok. Yusuf tercihinin pek tutmadığını yukarıda da yazdım ama gerek devre arası değişikliği gerekse de sonraki Yusuf-Uğur değişikliği gayet yerinde ve zamanlı, Bobo-Nobre hamlesi de biraz daha erken yapılma ihtimali olan ama düşünce olarak olumluydu. Uğur yerine Tabata'da düşünülebilirdi ama buradaki ilk amaç orta sha direncini daha yukarılara taşımaktı. Bunun yanında Denizli, Uğur'un dinçliğinden, tazeliğinden faydalanıp onu özellikle gol bölgelerine girmesi konusunda uyardığını düşünüyorum. Çünkü o anda rakip defans içerisine sızmak için yeterli enejiye sahip oyuncuların başındaydı. Ofsayt olmasına rağmen 3. golün böyle bir planın ürünü olduğunu söylemek lazım. Daum cephesine gelince her şeye rağmen Alex'i sahada tutma çabasına anlam veriyorum ama Emre sonrası göbeğe Santos'u çekmesi pek de anlaşılır değildi. Zaten Santos-Cristian ikilisinin sonraki 30-35 dakika içerisindeki total performasına bakınce herşey net olarak görülüyor. Futbolda bazen 1 oyuncunun performansına tekil olarak bakmak yerine 2 kişinin birlikteliğini bütün olarak değerlendirmek daha doğru oluyor, yani her zaman 1+1=2 olmuyor.

Bu galibiyet ile ligin başında şampiyonluk hesapları içerisinde anılmayan Beşiktaş yeniden potanın tam içerisine girmiş oldu. Demirören ve Denizli için iyi bir nefes alma fırsatı oldu bu, devre arasına kadar götürür bu hava. Yine de atılan 3 gole rağmen gol kısırlığını aşma adına alınacak mesafeleri olduğunu düşünüyorum, çünkü bu tür maçlarda extra motivasyon faktörü bir çok şeyi değiştiren baş etken oluyor.

Fenerbahçe cephesi için ince nüansların sonucu belirlediği bu maçın ardından özellikle Emre'nin yokluğunda ilerleyen haftalar orta sahada bariz bir sıkıntı çekilmesi muhtemel. Selçuk-Deniz tercihleri ile işlerin yürüyebilmesi kolay değil özellikle de yanlarında oynayan oyuncunun Cristian olduğu düşünülür ise. Başka bir belirtilmesi gereken nokta da Denizli'nin Fink ile Alex'i her ne kadar modern bir futbol anlayışı olarak görmesem de kilitlemesi diğer takımlar için bir mesaj olarak değerlendirilip sahaya özel görevlendirilmiş bir Alex kelepçesi çıkarıp çıkarmayacakları.

Yarın akşam Galatasaray'ın 3 puan alması halinde ligin zirvesi iyice yaklaşak birbirine. Bu tablo ilerleyen haftaların daha heyecanlı geçeceği mesajını veriyor, gerçekten öyle olup olmayacağını görmek için ise bize de beklemekten başka bir şey düşmüyor.

Hiç yorum yok: