27 Eylül 2009
1'i Dur Dedi: Cimbom 1:1 Es-Es
22 Eylül 2009
Kasımpaşa 1:3 Galatasaray
20 Eylül 2009
Beşiktaş'ın Sorunu
12 Eylül 2009
Aldatan Skor: Galatasaray 3:0 Beşiktaş
09 Eylül 2009
Trenin Arkasından El Sallamak
Bu maç özelinde ama Terim'li Milli Takım genelinde hep dile getirdiğim bir gerçeği vurgulamak gerekiyor yine. Avrupa Şampiyonası'nda son dakika galibiyetleri alırken de yarı finalde Almanya'ya son dakikalarda kaybederken de bu gerçek hiç değişmedi: Bu takımın belirli bir oyun planı, sistemi yok. Rakip teknik adamların "Türkiye'yi çözmekte zorlanıyorum" ifadelerini övgü olarak kabul ederken arka planında yatan gerçeği görmezden gelmemek lazımdı. Basbayağı "Ne oyandıklarını anlamak, çözmek zor" mantığı saklıydı bu cümlelerin arkasında.
Dün Ali Ece, Lig Radyoda "Total Futbol" programında "Terim ile birlikte, Türkiye'nin bir futbol ekolü vardır" diyordu. Şaşkınlıkla dinlediğimi ifade etmeliyim ki kendisinin futbol bilgisine çok güvenirim. Bugün ne kadar ekol takımı olduğumuzu daha net gördüğümüzü düşünüyorum. 11'ler değişir ki bu kadar değişmesi de pek hayra alamet sayılmamalı, ama belirli bir taktik disipliniz, anlaşılır bir planınız olur. Oysa ortada ne yazık ki böyle bir gerçeklik yok.
Bugün de sahaya çıkılan 11'den ziyade oyunu döndürmek için yapılan hamleler dikkat çekmeli. Sahaya kafanızdaki plan çerçevesinde bir tertip sürersiniz, istediğiniz verimi alamayabilirsiniz ama sonrasında yapılan hamleler ve Nuri Şahin gibi orta sahada gerçekten faydalı olabilecek bir oyuncunun görmezden gelinmesi pek de kolay üstü çizilecek bir hadise değil.
Neyse fazla uzatmaya gerek yok. Tek güvencemiz Emre-Arda-Hamit-Tuncay dörtlüsünün bireysel performansları ile gelibiyete uzanmakdı. Bu çarkda da sıkıntı olunca takım iyiden iyiye bocaladı. Deplasmanda 5. dakikada 1-0 öne geçmişken bu kadar kötü oynayıp geriye çekilmek, oyuncuların morallanerek çoşmalarını beklerken dakikalar geçtikçe tükenişini izlemek, teknik adamın gereksiz ve bıktıran gerginliklerinin şahidi olmak ve karşınızdaki takımın da grup 2. si olmasına rağmen sınırlı kapasitesini görmek...(Play off-larda takılma olasılıkları çok fazla)
Evet, başlıkda da yazdık. Bu trene bilet bulamadık, oysa gişedeydik ve sıra bize gelmek üzereydi. Yapacak bir şey kalmadı artık, ardından el sallamaktan başka...
06 Eylül 2009
Elano Blumer ve Galatasaray Oyun kurgusu
Transfer haberi gündeme ilk düştüğünde ismini fazlasıyla duymama ve 1-2 defa izlememe rağmen, çok fazla fikir sahibi aşağıdaki cümleleri karalamıştım:
Kalite olarak çok fazla söylenecek bir şey yok, isimin hep duyduğum ama daha çok maç özetlerinden tanıdığım bir isim, 90 dakika sadece Hamburg ile oynanan çeyrek final serisi 2. maçında izleme şansım oldu. Hücum hattında oldukça etkili olmuş, 2 frikiği direkte patlamıştı. Robinho ile takımın gol umutlarının bağlandığı isim olarak göze çarpmıştı.
Geride kalan Ankaraspor ve Talinn maçları, Gel Gidersin'de geçen sene Manchester City'de oynadığı bazı maçlardaki performansının özetleri, gerekse dün gece oynanan Arjantin maçı dikkate alındığında Elano'nun Galatasaray Kurgusu içerisindeki yerini sorgulamak zorunda kalıyorum. Mesele Elano'nun kalitesi değil bunu belirtmek istiyorum, burada mevzubahis olan konu Elano'nun mevcut özellikleri ve Galatasaray'ın oyun yapısındaki eksikliklerin giderilmesi anlamında ihtiyaç duyulan gereksinimler ile ne kadar örtüştüğüdür.
Elano fizik olarak orta sahada oynayacak ve oyunu 2 yönlü forse edecek görüntüden çok uzak şu anda. Daha çok durarak oynayan bir kenar adamı havasında. Kenar adamı olarak da tek toplar ile oyunu yönlendirmeyi tercih ediyor. Bu fizik gücündeki eksiklikten de olabilir. Burada sorulması gereken sorulardan biri ," mevcut durumda sorgulanan fizik kalitesinin genel bir durum olup olmadığı ve bunun nereye kadar geliştirilebileceği" olmalı. Bu tür durumlarda halef-selef karşılaştırması kaçınılmaz olduğundan Lincoln üzerinden gidiyorum. Elano-Lincoln arasındaki temel farklılık, Elano'nun Lincoln kadar "inceci" bir yapıda olmaması. Yani top ile adam eksilten, çalımlar atan bir yapıda değil. Elbette her oyuncunun farklı özellikleri vardır ama burada en azından Lincoln'den hücumda alınan verimin aynı pozisyonda alınabilmesi beklenmelidir. Ek olarak oyunu 2 yönlü oynama konusunda Lincoln'e ek olarak neler vereceği de önemliydi, farklılık olarak elimizde pek bir veri yok o nedenle de bunu da soru işareti olarak ilerleyen zaman bırakıyoruz..
Transfer dönemindeki eksiklikleri belirtirken Galatasaray'ın forvet arkasında oyunu 2 yönlü oynayacak bir oyuncuya ihtiyaç duyduğunu belirtmiştim. Arda'nın burada beklenenden iyi performans göstermesi önemli ama yeterli değil. Burada gözü kapalı oynayabilecek 1 oyuncu mutlaka olmalıydı kadroda. Elano'nun da bu bölgede verilen tarife ne kadar uyarak oynayabileceğidir benim için esas kriter sağ ya da sol içte göstereceği performanstan ziyade. Kalitesine söylenecek herhangi bir şeyim yok ama Galatasaray'ın mevcut kurgusunda eğer bahsettiğimiz pozisyonda verim veremez ise nerede oynarsa oynasın verimli bir transfer değildir Elano. Bu durum takımın Arda'ya olan bağımlılığını arttırır ve tıpkı geçen sezon Lincoln'ün olmadığı maçlarda yaşanılan zorluklara benzer manzaralar sunar bizlere.
Tabloyu bu şekilde okuyunca Manisa'dan Sezer Öztürk transferinin önemi daha da önem kazanıyor, keşke kadroya katılabilseydi, çünkü kenardan gelip forvet arkasında oynama özeliğine sahip oyuncu eksikliği hissedebilen ihtimali ciddi ciddi var Sarı-Kırmızılı ekibin.
Hayat 10'un İçin Daha Zor Şimdi...
Umut Bosna'ya Taşındı: Türkiye 4:2 Estonya
01 Eylül 2009
Ufuk Ceylan Galatasaray'da
Transferdeki isimler içerisinde Orkun'un olması sürpriz diye nitelendirilebilir ama muhtemelen gitmeyi kendisi istemiştir daha çok forma giymek için. Aykut'da bir yıl daha forma giymemeyi göze almış ki kulüpte kaldı.
Rijkaard'dan beklediğim 1 hamle daha var : Serkan Kurtuluş'un da kısıtlı yeteneğini görüp makası vurması, en geç sezon sonunda bu hamleyi de yapacaktı Surinamlı. Bu kadar beceriksiz ismi Galatasaray'a katma başarısını gösterdiği için "Yüce Futbol Bilgini Adnan Sezgin" i de tebrik etmek gerek. Galatasaray'ın en büyük şansı Sezgin'in transferden elini eteğini çekmesidir. Yoksa bugün kadroda yer alan bir çok ismin Sarı-Kırmızılı forma ile Sami Yen'e ayak basışı Playstation görüntüsünden başka bir şey olmazdı.