23 Aralık 2010

Ulan Arda!















Telegol'de gördüm , "Arda'nın kaptanlığı alınabilir" yazıyordu, Erman-Ahmet 2'lisi verip veriştirme halindeydiler, tabii Erman Toroğlu daha bir gaz modunda iken Ahmet Çakar daha ılımlıydı ve program oratalamasının üstünde mantıklıydı ama çıkan ortak karar kaptanlığın alınması yönündeydi. Serhat Ulueren bağlandı, Ultraslan'ın tepki koyacağından falan bahsetti, tansiyonu arttırdı ki hedefi de buydu zaten. Abartısız 1 saate yakın süre izledim ve spor basınının düştüğü halden bir kez daha utandım.

Bu ülkede para kazanmak ne kadar da kolay. Aslında mesele bu da değil, kolay paranın böyle insanlar tarafından kazanılması.

Arda Turan- Aziz Yıldırım arasında geçen muhabbete, şan şöhret, büyük kulüpler-camialar kavramlarından sıyrılıp bakınca yaşanılanların gayet samimi bir takılma-atışmadan öteye değerlendirilmesi mümkün değil. Sempatik, hazır cevap bir genç; otoriter, çevresine hita etme noktasında egosu yüksek patron ile aynı ortama gelince diğerlerinden daha fazla ilgiyi üstüne çekeceği için takılmak için ideal insandır. Bu takılmanın seviyesini hem o gencin yarattığı imaj hem de karşıdaki bireyin tarzı belirler.

Arda espirili, güleç bir genç; çocuğumsu bir sempatikliği olduğunu da vurgulamak gerek. Aziz Yıldırım ise patron ve kendi yöneticilerine  hitap tarzı bile yeri geldi mi şaşılacak düzeye gelebilen sert bir karakter. İkilinin karşılaşmasında Arda'nın yukarıdaki karakteri ile Aziz Yıldırım'ın tarzı , ki o tarz çevredekileri pek önemsemeyen, yüksek egoyu barındırır, birleşince ortaya böyle bir muhabbet çıkması normal gibi görünüyor.

Şimdi işin içine gerçek yaşamı karıştıralım, Galatasaray Kaptanı ve Fenerbahçe Başkanı'nın karşılaşması. Nedir olayı farklı kılan peki? Bu ünvanlara sahip olmaları mı? O ortamda ne Arda Galatasaray Kaptanı ne de Yıldırım Fenerbahçe'yi temsilen bulunuyor lakin istemeseler de bulundukları camiaları temsil etme gibi bir misyonun üzerlerine yapıştığı ve her ortamda böyle görüleceği de yadsınamaz bir gerçek.

Buradaki mesele de yukarıda belirtilen karakter mevzusundan öte etiketler üzerinden tartışılıyor. Tutup da Arda'dan Erman Toroğlu'nun Fenerbahçe Başkanı ile olan hesaplaşma düşüncesinin gölgesinde akıl verdiği gibi "Ulan" ifadesine porta koymasını gider yapmasını bekleyenlere "Siz aynı cevabı o ortamda, bu kadar kısa süre içerisinde verebilir miydiniz?" sorusunu yapıştırmak lazım hemen. Orada Aziz Yıldırım'ın her ne olursa olsun o tür bir ifade kullanmamasını beklemek en doğal hak ama ben işin içinde aşağılamak, Galatasaray Kaptanı ile böyle konuşuyormuş havası vermek gibi bir durum olduğuna da kesinlikle inanmıyorum.

Kaptan denilen adamın bir duruşu, bir temsil etme gücü vardır. Girdiği ortamda insanlar üzerinde kendisine karşı nasıl davranılacağına dair uyandırdığı bir izlenim, model vardır. Burada sorgulanacak şey Arda'dan ya da Galatasaray Kaptanı'ndan beklenecek bu ağırlığı, model olma becerisini Arda'nın sergilemede ne kadar başarılı olacağıdır.

Arda iletişimi güçlü, sevilen bir karakterdir ama kaptan olmaya bunlar yeter mi? 2 yıl önce Lincoln'ün Berlin'de kaptan çıkışına Sabri ile beraber 2. kaptanlığı kendilerine yakıştıramadıklarını belirten ifadeler ile protesto ettiklerinde belli ki bu ünvaı layıkıyla taşıyacaklarını düşünmüşlerdi. Her bireyin kendi yeteneklerine dair tasarrufları vardır ama asıl olan kendinizi nasıl gördüğünüzden çok nasıl göründüğünüzdür ve gıyabınızda verilen kararlar bu görüntüye bu yansımaya göre verilir.

Burada sorgulanması gereken husus Galatasaray Kaptanlığı mevkii için seçim yapılırken bunun öngürülememesidir. Yani ortaya sunulması gereken bir model var ve bu kaptanlık modelinin çerçeveleri az çok belli. Eldeki seçenekleri de bu model ile kıyaslayarak değerlendirmek, ince eleyip sık dokumak lazım. Galatasaray Yönetimini burada yine yanlış bir karar verdiği kanısındayım geçmiş 4 yılda bir çok durumda olduğu gibi.

İnsan her daim ister, tutku hırs yaşamın içerisine serppilmiştir nitekim. Lider olmak ister, yönetmek ister, müdür olur direktörlük peşinde koşar, takımda yıldız olur, sözü geçsin pazubandı kolunda olsun ister, bunların sonu gelmez. Mesele bu istekleri hangi mantık ile değerlendirildiğidir ki Galatasaray Yönetimi "Süreç Yönetememe Sorunu" ile bu noktada yüzleşmelidir.

Arda henüz bir çocuktur ve kaptanlık için gereken özveri, bütünleştiricilik, ağırlık noktalarında hamdır, pişmemiştir. Belki de hiç pişmeyecektir. Takımın neşesi, eğlence kaynağıdır belki de öyle kalması en iyisidir ama iş farklı kararlar alabilme, örnek olma, takımı yönlendirme noktasına gelince işler tam tersine dönüverir bir anda.

Arda-Aziz Yıldırım olayında yaşanan diyalog sıradandır, içeriği samimi bir seven-sevilen muhabbetindne öte değildir ama geçmiş ile bugün birleşince ortaya çıkan sonuç Arda Turan'ın kaptan yapılmasının yanlış olduğudur. Galatasaray sevgisi şüphe götürmez bir gerçektir laki ihtiyaç duyulan sevgiden daha ötesi, bir adanmışlık duygusudur. 23 yaşında Arda karakterinde bir insan iin bence gereğinden fazla yükün omuzlara bindirilmesinden öte bir şey değildir. Bugün yaşanılanlar ya da tartışılanlar da bu olay özelinde fazlasıyla saçma ama geçmiş ile birlikte ele alındığında oldukça mesaj vericidir. Anlamak isteyene tabiki!!!

Hiç yorum yok: