07 Kasım 2010

Trabzonspor 2:0 Galatasaray

Futbola dair felsefeleri, söylemleri, mottoları satırlarca sıralayabilirsiniz ama aslolan 3 şey var:

1) İyi futbol ya da adına gerçek futbol denilen şey iyi futbolcular ile oynanır.

2) Yetenek kadar zeka da önemlidir, oyun zekası olmayan adam başa beladır.

3) Bir antrenörün elindeki malzemeden bağımsız olarak oyuna nasıl müdahele ettiğine bakarak bazı yargılara varmanız pekala mümkün.

Bugün Galatasaray'ın futbolunu sadece yukarıdaki 3 cümle ile özetleyebiliriz. Saha içerisindeki futbol, girenler-çıkarlar, sevaplar, günahlar her şey yukarıdakiler ile o kadar güzel açıklanabiliyorki.

2 haftalık kıpırdanışın ne kadar gerçekçi olduğunun testiydi bu akşamki mücadele. Fenerbahçe maçındaki diziliş, oyunu tutmaya yönelik bir anlayış ama hücuma dönüklüğü daha az. Ortak olan ise Fenerbahçe gibi Trabzonspor'un da maçın büyük çoğunluğunda bu oyun anlayışı karşısında tutuklaştığı. Trabzonspor, Fenerbahçe'ye göre daha efektifti zaman zaman özellikle de ilk 20 dakika ama hepsi bu kadardı. Şenol Hoca'da Aykut Kocaman gibi sadece olan biteni izliyordu.

Tugay Kerimoğlu hafta içerisindebu maçın anlayışına dair sinyali de vermişti, "Yenemiyorsan Yenilme". Evet mantıklı ve geçerli bir anlayış ama "Yenemiyorsan" kısmı ne kadar sahnelenecekti asıl mesele orasıydı. Galatasaray "Yenilme" tarafında o aptalca gole kadar iyi görünse de maçın herhangi bir anında ne pozisyon ne de mantalite olarak "Yenme" düşüncesinde olmadı. Buna kadronun kısırlığının ve alternatiflerin az olmasının da payı elbette var ama maç içerisinde kurguda bazı değişiklikler yapmak  da mümkün.

Nedir bu? Trabzonspor için defansif anlayış karşısında tutuklaştı dedik aynı zamanda Engin ve Jaja gibi iki oyuncunun bireysel performanslarındaki yetersizlikte bunda etkiliydi. Baskı karşısında fazlaca top kaybedip oyundan düştüler. İşte bu şaşkınlık hakimken rakip kaleye daha fazla yüklenmeyi akıl edemedi ya da beceremedi Galatasaray. Yani oyunun akışına göre daha ofansif yapıya eldeki şartlar ölçüsünde bürünmeyi başaramadılar. Örneğin Antalya karşısında olduğu gibi kısa bir süre de olsa Misimovic'in forvet arkasına alınması düşünülmedi.

Futbolda hep gol arayışı ilerideki uçtaki adam bağlanır ama işin kilidi kanatlar ve orta sahanın vereceği destektedir. Son 2 yılda olduğu gibi bu akşam da bu sızışları gerçekleştiremeyen, ceza sahası içerisi ve çevresinde çoğalamayan takım hüviyetindeydi Sarı-Kırmızlı ekip.

Galatasaray takım olarak yapabilecekleri sınırlı bir takım bunda oyuncuların bireysel yeteneklerindeki limit kadar oyun zekalarındaki düşüklük de etkili. Örnekleerin başında Galatasaray'a transfer olduğundan beri aynı tür hatalarla gol ya da tehlikeli pozisyona neden olan Servet geliyor. Hemen arkasına Mustafa Sarp'ı koymak mümkün. Hem Rijkaard hem Hagi'nin her şeye rağmen vazgeçememeleri karşısında futbol bilgili sorgulamaktan başka bir şey yapamıyorum.

İşin Hagi boyutuna gelirsek, bu oyuncular ile çok köklü bir değişim, öncesine göre devrim elbette beklemiyorum ama bir antrenörün oyuna eldeki malzeme ne olursa olsun katmaya çalışacağı zenginliğe, müdahale etme biçimine dikkat ederim hep. 2 haftadır Cana'nın çıkışını garip hamleler olarak yazıyorduk bir kenara. Oyun kenarında Barış'ı görünce, takımın en diri ve mücadeleci adamı olan Cana'yı alacağını anladım, ama küçük de olsa Sarp'ı dışarı alır diye bir umut vardı ama 10'da  Mustafa'dan vazgeçememişti. Geçen hafta Pino'nun arkasına aldıktan sonra bulunan pozisyonlar kalıcı bir etki yaratmamış olacak ki yine solda ve kaleye uzak oynatılan, takımın hücumda ne olursa olsun gole gitmesine sağlayabilecek oyuncularından biri olan Misimovic'in de dışarı alınışı kim ne derse desin hatalıdır üstelik yerine bitmiş bir Kewell giriyorsa.

Bu akşam Hagi'nin hamleleri tam anlamıyla hayal kırıklığıydı, hem oyuncu değişklikleri hem de Misimovic'in oyunun belirli anlarında da olsa forvet arkasında görevlendirilmemesiyle.

Lig TV spikerleri tabelaya göre yoruma devam ediyorlar.  Maç 0-0 devam ederken Hagi'nin Trabzonspor'u iyi analiz etmesinden bahsederlerken, Servet'in  saçma sapan hatası ile gelen golden sonra Şenol Hoca tarafından estirmeye başladılar rüzgarı. Bu maçın kazanılmasında Şenol Güneş'in etkisi sıfır denecek kadar azdır. Sol kanatda Volkan Yaman türevi Insua oynayacakken maça Yattara ile başlamamak bence üzerinde düşünülmesi gereken noktalardan biri. Maç farklı bir sonuçla bitse yarın gazete köşelerinde göreceğimiz standart eleştiriyi yarın görebilecek miyiz acaba? Defanstaki hata olmasa Trabzonspor'un maçı alabileceğine dair en ufak ibare yok. Trabzonspor standardının altında oynadığı bir maçta piyongo gibi 3 puanı alarak lider olmuştur hepsi bu kadardır.

Adnan Polat, Sezgin'i aklamak için TV programları düzenleyip, her beyenatında onu savunacağına oturup bu takımı nasıl kurtarırızın hesabını yapsın. Galatasaray formasını rüyasında giyemeyecek adamlar ile doldurdukları bu takımı nasıl temizleyecekler çok merak ediyorum.

Hiç yorum yok: