07 Kasım 2010

Johan Cruyff'la Kısa Kısa-1


















Kendisi ile yapılmış röportajların derlendiği, futbol hayatından kesitler sunulduğu bir kitap "Ajax-Barcelona-Cruyff , Dikkafalı Bir Maestronun ABC'si". Okumak isteyenlere, tavsiye olunur...

Johan Cruyff, Hollanda futboluna dair yapılan anketlerde tartışmasız en iyi isim, peşinden de Van Basten gelir, sonrasında gelen 4 isim ise Frank, Rijkaard, Ruud Gullit, Wim Van Hanegem, Ronald Koeman. Cruyff'u zirveye taşıyan gerçeklere ulaşmanın en iyi yolu 14'ün öncesi ve sonrasında Hollanda futbolunun yaşadığı devrimi görmek gerek. Finlandiya, Danimarka gibi takımlar ile boy ölçüşmeye çalışan İngiltere, Almanya, Arjantin, Macaristan, Brezilya gibi takımlar ile aynı kategoride yer almak Hollanda için Kaf Dağı'nın ardında bir rüyaydı. Tabiki bu rüyanın gerçekleşmesinde Rinus Michels, Ajax, Feyenord gibi faktörlerin de etkisinin de altını çizmek gerekir.

17 yaşında Ajax'da başlamış futbol hayatı Cruyff'un. Takımın başında Rinus Michels vardı. 1965-66 sezonunda henüz 19 yaşında iken şampiyonluk sevinci yaşadı ve adından söz ettirmeye başlamıştı.Cruff'un o zayıf, çelimsiz yapısı kafalarda ilk bakışta soru işareti oluştursa da sahada her zaman gereken cevabı vermeyi başarabilmiştir. Ajax alt yapısında fizik gücündeki eksik ve sağ ayağının aksine sol ayağının zayıflığı hocası Jany Van der Veen'in dikkatini çekmişti. Johan'daki yeteneğin fazlasıyla farkındaydı ve şefkatlı kolları arasına aldı onu. Cruyff'u bileklerinde ağırlıklar ile çalıştırdı, vücudunun alt tarafındaki kasları geliştirmek için sırt üstü yere yatırıp ağırlık takılı bacaklarını havaya kaldırıp yere değdirmeden indirmesi gibi aktivitler ile yavaş yavaş ama kararlı bir şekilde bu eksiklikleri giderme adına önemli yol aldırdı O'na. Efsanevi oyuncunun sonrasındaki etkileyici futbolunda her iki ayağını da aynı etki ile kullanabilmesinin etkisi oldukça fazlaydı.

Henüz 19 yaşında Hollanda Mill Takımı ile Çekoslovakya karşısında oynarken hakem tarafından oyundan atılınca taraftarlar sahaya indi ( sebebi futbolculuk hayatı boyunca çokça çekeceği rakip oyuncuların tekmelerine bu maçta dayanamayıp karşılık vermesiydi), fakat ilginç bir şekilde hakem kendisine vurduğu için kart gösterdiğini iddia etti ama görüntülerde böyle bir şey yoktu. Tam 1 yıl milli takım müsabakalarından men edildi ve Hollanda Milli Takımı'nın resmi müsabakalarda oyundan atılan ilk oyuncusu oldu.

Sürekli olarak paraya olan tutkusuyla gündeme geldi, en azından basında buna dair ciddi bir inanış vardı. Sporu ticaret haline getiriyordu, saha dışındaki bilinirliliğini kullanmak en doğal hakkıydı belki de. Kayın pederi iş adamı Coster onun için yaptırdığı araştırma Hollanda Kraliçesi'nden daha popüler olduğunu göstermişti ve futbolun henüz bilinirliliğinin az olduğu Birleşik Devletler'de bile neredeyse Frank Sinatra kadar ünlüydü. "Crooff", "Cruff" ve benzeri bir çok farklı biçimde adlandırılsa da dünyanın bir çok tarafında o bir fenomen olma yolunda sağlam adımlarla ilerliyordu. 1971'de Ajax ile sözleşme görüşmeleri yoğu tepki çekmişti, hülle yolu ile Feyenord'a ya da Hollanda dışında Barcelona, Benfica gibi kulüplere gideceği ciddi biçimde konuşuluyordu. Görümleri Coster yürütüyordu belki de en az gerçekleşmesi beklenen ihtimal gerçekleşmişti, Ajax ile 1978 sonuna kadar sözleşme imzalamıştı.

Para konusundaki eleştirilerin nedenlerinden biri de medyadan gelen röportaj taleplerine karşı para istemesiydi. Bu konuda kendisini yakından tanıyan gazeteci Frits Barend şöyle savunuyor Hollandalı'yı:

"Crufft bir megastar olmaya başladığını, bunun da kendisini spor medyası dışında yer aLan, sporla ilgili tek bir yazı yayımlamayan her türlü dergi, magazin gazetesi ve kadın dergileri için cazip bir malzeme haline getirdiğini fark ettiğinde röportajlar için para istemeye başladı. Neden? Çünkü onlarla görüşmek istemiyordu, buna zamanı yoktu ve istenen ücreti duyunca bir çok gazeteci tam da Cruyff'un istediğini yapıyorve röportajın peşini bırakıyordu. Eğer ödemeye karar verirlerse, Cruyff en azından istemeden yaptığı şey için para almış oluyordu. Eğer gerçek bir spor gazetesi, dergi yada televizyon programıyla röportaj yapmaya karar verirse hiç bir zaman para istemez ve istememiştir."

Johan Cruyff'u sahada efsaneleştiren şeyin sadece topla hızlanışı, iki ayağını da iyi kullanışı, seri ve çevik oluşu dolayısı ile rakip oyuncular için tam bir baş belası oluşu ile açıklamak mümkün elbette ama bunun arka planında futbola dair çok cilalı bir felsefenin yattığı gerçeğini gözden kaçırmamak gerekiyor. Belki de onu anlamak için öncelikle futbolda idar görüşlerine göz atmak gerekiyor.

Sınırlı olan gücünüze rağmen diğer futbolculardan daya iyi top oynayabilmenizi neye bağlıyorsunuz? Örneğin Ajax'da Garrie Mühren gibi bir oyuncunun sizin kadar başarılı olamamasını nasıl açıklıyorsunuz? İkiniz arasındaki fark nedir?


"Futbol farklı öğeleri içerir: Teknik, taktik, dayanıklılık. Benim dayanıklılığım var, taktiklerim var tekniğim ise her zaman vardı. Benden daha iyi bir tekniğe sahip olan insanlar olabilir ama asıl önemli olan taktiklerdir. Çoğu oyuncuda taktik öğesi eksiktir. Taktikleri üçe ayırabilirsiniz: Kavrayış, güven ve cesaret. Taktikler söz konusu olduğunda diğer oyuncuların hepsinden daha iyi olduğumu düşünüyorum. Kişisel taktik kavrayışını muhtemelen kimseye öğretemezsiniz Belki en fazla biraz etkiniz olur, bu çok zordur"

Arnold Mühren gibi bir oyuncuya her zaman zayıf olduğu söylenmiştir ve siz muhtemelen ondan daha zayıfsınız, bunun taktiklerle bir ilgisi var mı?

"Çok top kaybeden bir oyuncu kolaylıkla çok zayıf olmakla suçlanabilir ama çok top kaybetmek genellikle kişisel taktik kavrayışıyla ilgilidir."

Yaptığınız her şey oldukça kolay gözüküyor, ilk bakışta fazla numara yapıyor gibi görünmüyorsunuz. Bir defans oyuncusunu geçerken kullandığını taktikler belli gibi.

"Ben asla numara yapmam. Basit oynarım. Zaten olay da bundan ibaret. En zor olan basit oynamaktır. Tüm antrenörlerin en büyük sorunu bu. Basit oyun aynı zamandaen güzel olanıdır. 20 metre yeterliyken 40 metreden pas atıldığını ne kadar sıklıkla görüyorsunuz? Ya da çevrenizde 7 kişi varken ve yedisinin çevresinden atılacak basit, uzun bir pas çözüm olacakken topun dar alana sıkıştırılmasını? En basit görünen çözüm aslında en zor olanıdır."

İsveç-Hollanda maçından sonra Milli Takım antrenörü Knobel sizin Hollanda'nın Batı Almanya'daki futbolunu tanımlamanızdan oldukça etkilendiğini söylemişti. Beş dakika içerisinde çoğu oyuncunun uzun konuşmalarda açıklamadıkları şeyleri ona rahatça anlatmışsınız, hatta Ajax döneminde nasıl oyandığınız bile.


"Taktiklerle iligli fazla konuşmuyorum çünkü bunlar benim mesleki sırlarım ve bence herkes sahada tüm farklı pozisyonlarda oynayabilmeli. Ben yalnızca bunu söylemiyorum. Be temeli gerçek bilgiden almalı. Bir forvet olarak gerekli bir durumda sol bekte oynamam istenirse, bir sol bekin tüm yapabildiklerini yapabilmeliyim. Şu soruların yanıtlarını bilebilmeliyim: Mevkimi mi korumalıyım, insanların açıklarını mı kapatmalıyım, birilerini geçmeye çalışarak sorumluluk mu almalıyım ya da topu tribüne mi vurmalıyım?  Ve hücumda Ruud Krol oynuyorsa, benim belirli görevlerimi bilmesi gerekir. Topu kovalayacak mı ya da biraz geri gelse mi? İşte bu yüzden herkesin taktikle ilgili konuşmalarınız dinlemesi gerekir. Rinus Michels sağ bek ile ilgili konuşurken sol bekin uykuya dalmaya hakkı yoktur."

Hiç yorum yok: