21 Kasım 2010

10 Numara-Yıldız vb. Sizin Neyinize?
























Her verilen beyanatta koca kulübün şanlı tarihinden bahsedip, tarihe atıflarda bulunanlar 105 yıllık külübün bugününü mahvetmekle meşguller. Her kötü günde geçmişten örnekler vererek avuntu cümleleri kuranlar 6 yaşındaki bir çoçuğun o renklere gönül verirken yıllar öncesini pek de dikkate almadığının farkındalar mı acaba? 2000 yılında sarı-kırmızılı renklere gönül veren çocuk sayısının fazlalığı 95 yıllık mazi de mi gizliydi? Bugün başarılı değilsen hatta son 4 yıllık sürede bu takımı şu konumlara getirebilme becerisini gösteriyorsan çıkıp da tarihten falan da bahsetmeyeceksin. Zaten tarihten ders alsaydın farklı şeyler yazılıyor olurdu bu satırlarda.

Skibbe'nin gönderilişi sonrası Yiğit Şardan:" Skibbe Galatasaray'ın büyüklüğünü kavrayamadı" demişti. 2. başkan konumunda olan biri için ne kadar da talihsiz beyanatlar değil mi? Skibbe kim Allah aşkına? Allah'ın Alman'ı Galatasaray'a gelirken kulübün tarihini yalasa yutsa ne olacak? Siz burada adama ne şartlar sunmuşsunuz, kulübün vizyonunu nasıl yansıtmışsınız  önemli olan budur. Eğer 6. haftada yardımcılarını kovuyorsanız bir teknik adamın ve bu yolla istifa etmesini bekleyecek kadar şark kurnazlığı peşine düşmüşseniz siz karşınızdakinden kulübün büyüklüğünü anlamayı hangi hakla bekleyebilirsiniz ki? Bunu ona idrak ettirmeniz gerekecekken, aldığınız kararların ortaya koyduğu çelişkiye ne demeli?

Yukarıdaki örnek kulüp vizyonundaki küçülmenin basit bir yansıması. Daha vahimini 3-4 senedir yaşıyoruz zaten. Küçük bir kesitini de geçtiğimiz hafta içerisinde Misimovic'in kadro dışı kalışı ile yaşadık.























Bundan 2 ay önce Galatasaray taraftarları arasında bir anket yapsanız Lincoln'ün gönderilmesi konusunda müthiş bir çoğunlukla yönetim haklı bulunacaktı. Adam disiplinsizdi, takımda sevilmiyordu, sorunluydu değil mi? Uğraşılır mıydı böyle adamla, bileti verilip gönderilmeliydi? Lincoln'ün gittiği günü hatırlayın, bir tarafa not edin, 2 ay önce yapılsa anketten alınacak muhtemel sonucu da altına yazın.

Dönelim geçtiğimiz haftaya, aynı sahne ile sezon başında büyük umutlar ile alınan yeni 10 numara adayı uğurlandı Atatürk Havalimanı'ndan. Yaşanılanlar aynı olmasa da sürecin bitişi ne kadar da aynı değil mi?

Sebep ne olursa olsun, hem Lincoln hem Misimovic örnekleri Galatasaray'ın küçültülen, evet küçültülen diyorum çünkü karar alıcıların limiti bu kadar, vizyonunu ortaya koyuyor. Yeni bir oyuncu, onun hatta ailesinin her şeyiyle bu yeni ortama adaptasyon sorunu ve kulübün bu süreci yönetememesi yatıyor bu gidişlerin altında. Nereden getirirseniz getirin, milyonlarca Euro verdiğiniz bir oyuncunun sahadaki performansını şansa bırakamazsınız.

Futbol sadece antreman sahası, taktik, 90 + birkaç dakika ile ifade edilebilecek bir oyun değil. Mesele futbolu bir bütün olarak yönetebilmekte. Bu yönetim de sadece saha içini değil, saha dışındakileri de kontrol altına almayı gerektiriyor. Yani siz dünyanın parasını bayılıp getirdiğiniz adamın takım arkadaşlarına alışmasını, onlar tarafından kabullenilmesini, gerek kendisinin gerek ailesinin şehri, ülkeyi tanıyabilmesini, çocukların nerede okuyacağını ve daha bir çok detayı kontrol altına alamadıktan sonra yapmış olduğunuz yatırımın geri dönüşünün sağlıklı bir zemine oturtulmasını garanti altına almış olamıyorsunuz.


"Sen sahaya çık futbolunu al geriye kalanları biz hallederiz" mesajını ne kada doğru verebilirseniz oyuncunun saha içerisindeki performansını da o kadar sağlıklı sorgulayabilirseniz.

Meşhur Nottingham Forest mucizesinin (yerel bir takım iken alıp, hem Lig şampiyonu hem de 2 sene Avrupa Şampiyonu yapmayı başardılar) yaratıclarından Brian Clough ve Peter Taylor'ın başarılarının altında transferlerde yapılan doğru işler yatar. Zaman zaman kimsenin yanaşmadığı sorunlu futbolcuları çok ucuza  kadrolarına katarak onlardan maksimum verimi almayı başarabilmişlerdi. Sorun her ne ise (içki, kumar, kadınlar vs.) öncelikle kendileri çözmeye çalışıyorlar, başarılı olamadıkları zaman da psikologlar, doktorlar, danışmanlar hatta din adamlarından bile destek alıyorlardı. Sonuçta futbolcular da insandı ve herkes gibi zihinsel bağımlılık, memleket ya da aile özlemi gibi gayet makul duyguların esiri olabilirlerdi.
















Örneğin Meira, 4-5 farklı dil bilmesine rağmen takım içerisindeki arkadaşları ile iletişim kurmakta zorlanmıştır. İlişki kurmak için dil gerekmez, en önemli şey çabadır, kendini ifade etme çalışmak bile bir adımdır ama Meira gibi 6 yıl Almanya'da oynamış kaptanlık yapmış, 2 yıldır Rusya gibi adapte olması zor bir ligde oynayan adam dün Galatasaray'a adapte olamadı.

Futbol yönetimi doğru dürüst yapılamayan bir takımın bu tür arızalar göstermesinden normal bir şey olabilir mi?

Bu yönetememe becerisine çanak tutan Hagi'de kendi kuyusunu kazmaktadır. Bülent Korkmaz için de benzer şeyler yazmıştım: Lider elindeki değeri kullanmayı bilmeli, onu uzaklaştırmak yapılacak en kolay şey ve sonunda en fazla zararı da bu kararı veren sen görürsün.

Veee ne hikmetse 2 yıldır olan hep yabancı futbolculara oluyor, yerli futbolcuları da disiplinlerinden, takıma sağlamış oldukları uyumdan dolayı tebrik etmek gerekir. Bizi de böylesi bulur, kalite desen hak getire ama disiplin gırla!

Bu kafayla, bu yapılar bu takım adam olmaz arkadaş!!!

Haaa bu arada Lincoln anketini bugün yapsak acaba sonuç ne olurdu, merak ediyorum...

Hiç yorum yok: