29 Kasım 2008

Galatasaray'daki Sorun -1 (Futbol Yönetimi)

Özhan Canaydın'ın başkanlığı ile beraber son 6 yılda solmaya başlayan yüzlerdeki o gülücükler, Adnan Polat'ın başkanlığı le beraber şampiyonluğun gelmesi ile tekrar canlanmaya başlamış ve sezon başında yapılan Kewell, Meira, Baros transferleri ile yıllardır suskun kalınan transfer dönemi de yeni sezon için umut vaad eden bir boyut kazanmıştı hem camia hem de taraftar için. Akıllardaki en büyük soru işareti "Teknik direktörün takımı hedeflenen başarılara taşıma noktasında ne kadar yeterli olacağı" idi. Daha ilk göreve başladığı günden itibaren tartışılmaya başlanması gelecek günlerde alınacak başarısız sonuçların hem kendisinin hem da Galatasaray Yönetimi'nin çokça eleştirileceğinin en büyük göstergesiydi.

Peki kimdi Skibbe? Futbola yaşadığı şanssız sakatlığın etkisi ile 22 yaşında veda edişinin ardından ilk olarak Schalke Genç takımında çalışmaya başlayan Alman teknik adam, daha sonra 32 yaşında Almanya'nın en genç teknik direktörü olarak B. Dortmund'un başına geçmişti. Almanya Genç Milli Takımlarında ve Rudi Föller ile 2002-2004 yılları arasında Almanya Milli Takımı'nda görev aldı. Geçen sezon sonunda ayrılmadan önceki 3 sezon boyunca da B. Leverkusen takımını çalıştırmıştı. Genel manada çalıştığı kulüplerde elle tutulur bir başarısı olduğunu söylemek zordu. Çok erken yaşlardan beri futbola bir teknik adam gözü ile bakması en büyük avantajıydı. 2001 yılında Şamp. Ligi Final'i oynadıktan sonra düşüşe geçen Leverkusen'i üst sıralara yakın bir yere taşıdı ilk 2 yılında. Son yılında da takım 7. olunca görevinden ayrıldı. Son iki sezonda da 2 Uefa Çeyrek Final'i oynattı takımına ve her ikisinde de daha sonra finali oynayacak takımlara elendiler. Genç oyuncuları takıma monte etme konusunda başarılı olduğu ortadaydı ki Leverkusen de oldukça genç oyunculardan kurulu bir yapılanma içerisindeydi, ama oyuncular ile ilişkilerinde otoritenin eksik kaldığı arkadaşlık ilişkisi ağırlıklı tarzı handikap olarak gösteriliyordu Almanya'daki Futbol Forumlarında.

Takım oluşturulmuştu, sezon başladı sakatlıkların da etkisi ile Steau hezimeti geldi ilk önce. Daha sonra ligde alınan istikrarsız sonuçlar ve UEFA Kupası'nda güzel oyunlarla alınan 6 puana evinizde aldığınız bir mağlubiyet eklendi. Bırakın liderliği, gruptan çıkmayı bile riske sokacak bir sonuçtu bu. Özet tablo, 2-3 maç oynanan futbol ile ağızlara çalınan bir parmak balın etkisinin bir süre sonra ortaya konan hayal kırıklığı yaratan bir futbol ile silinmesi idi. Ne yazık ki takım istikrarlı bir tablo ortaya koyamıyordu.

Peki istikrar sadece oynanan futbolda mı? Bence hayır. Galatasaray Yönetimi'nin de aynı istikrarsızlığı ortaya koyduğunu söylemek de yanlış olmayacak. Olaya Futbol Yönetimi penceresinden bakalım ve Polat & Sezgin birlikteliğini geçmişi ile birlikte değerlendirelim. 92-96 yıllarındaki futbol yönetiminde de bu iki ismin ağırlığını görüyoruz. 92-94 yıllarındaki Uefa ve Şamp. Ligi'ne girerek gösterilen başarıları elbette görmezlikten gelecek değiliz ama burada asıl vurgulanmak istenen nokta farklı. 92-93 sezonu Feldkamp, 93-94 Hollman, 94-95 Saftig, 95-96 sezonu Souness. 4 yılda 4 teknik direktör. Sonrasında 96 yılında Terim göreve başlıyor Faruk Süren döneminde ve istikrar ile başarı da geliyor. 16 yıl öncesinden günümüze gelelim şimdi de. Polat ve Sezgin ikilisi bu defa 2006 yılında buluştular. İlk icraatları benim de pek beğenmediğim Gerets ile yolları ayırmak oldu. Daha sonra Kalli getirildi göreve ki Polat'ın daha yönetimde göreve başladığı andan itibaren Kalli'yi getirmeyi kafasına koyduğuna adım gibi eminim, çünkü 92 yılındaki ilk göz ağrısı da Yaşlı Kurt'du. Kalli son 6 hafta gidince yerine koyacak hali hazırda bir antrenör düşünülmediği için Cevat Güler & Burak Dilmen & Adnan Sezgin ortaklığı ile bir teknik ekip kuruldu. Yeni Sezon için de yukarıda da bahsettik: Skibbe. Ortada bir gerçek var: Skibbe eninde sonunda gönderilecek. Çünkü yönetimin gerek Ümit Davala & Boekamp ikilisini görevden alması gerekse de Kalli'yi teknik danışmanlığa getirmesi kendilerinin Skibbe konusunda yaşadıkları çelişkileri ortaya koyuyor. Dolayısı ile en geç önümüzdeki sezona Galatasaray yeni bir teknik adam ile başlayacak. Buradan çıkan sonuç Polat&Sezgin ikilisinin sezon başına ortalama 1 teknik adam ile çalıştığı. Toplamda 6-7 sene futbol yönetiminde beraber görev alan iki profesyonel için oldukça kötü bir ortalama.

Görevleri kulübü daha kurumsal bir yapıya kavuşturmak, kulübe istikrarlı yapı kazandırmak olan en üst noktadaki iki ismin bu kadar olumsuz bir tabloya sahip olma hakları var mıdır? Tamamiyle günü kurtarma adına yapılan, aspirin tedavisinden daha öteye gitmeyen, Galatasaray'ın geleceği adına tek çivi çakmaktan uzak hamleler bunlar. 2001 yılından sonra yaşanan süreç anlaşılan kimse için ders teşkil etmemiş, hala gelecek adına hamle yok Bu sezona başlarken bile geçmişin muhasebesini yapmış olsalar özellikle teknik adam seçiminde ne kadar hassas davranmaları gerektiğini bilirlerdi. Meseleyi Skibbe özelinde tartışmıyorum, yönetim Skibbe'yi araştırıp kulüp yapısı ile kesişen noktalarını değerlendirip göreve getirmiş olabilir ama sonraki süreçte yaşanan ve adamın koltuğunun altından kaymasına, futbolcular üzerindeki imaj ve otoritesinin sarsılmasına yol açacak gelişmelerin yaşanmasına çanak tutulması kabul edilecek gibi değil. Eğer siz 3 ay bile arkasında duramayacağınız bir teknik adamı getirmiş iseniz asıl sorumlu sizsiniz zaten. Üstelik arkasında durmak sadece "Arkasındayız" diyerek de olmuyor. Sanırım otorite noktasında yöneticiler kendilerini de bir dengeleyici unsur olarak görüyorlar. Yani "hoca sağlayamazsa disiplini biz sağlarız" mantığı ile hareket ediyorlar, ama asıl gücün teknik adamda olması ve futbolcular üzerinde asıl güç merkezinin teknik adam olması gerektiği gerçeğini gözden kaçırıyorlar, kendilerini bir çok şeyi yapmaya muktedir görüyorlar ki fana halde yanılıyorlar. Belki de bu nedenle işin içinden kendilerini sıyırıp daha profesyonel bir yapı kurup tepeden izleyip, daha az /sıfır müdahale ile yönetecekleri bir yapı kuracaklarına sürekli kendilerin de içinde olacakları ortamları tercih ediyorlar. Sanırım orada var oluş amaçlarını pek doğru değerlendiremeyip, "ne kadar müdahil olursan o kadar göz önünde ve vazgeçilmesin" mantığı ile amatörce hareket ediyorlar.

Skibbe'nin seçiminden, arkasında durma adına her türlü negatifliği sergilemeye, yardımcıları göndererek teknik direktörü gönderme yolunu seçme, sonunda bir umutsuzluk ile Kalli'ye sarılarak teknik danışmanlık sıfatını verme... Bunların hepsi düşünüldüğünde Galatasaray'daki problemi ilk olarak saha kenarına bakarak aramak ne kadar doğru? En sıcak gelişme açısından bakılacak olur isek, Kalli'nin neden getirildiği, bu görevlendirmenin futbolcular ve kamuoyu üzerinde oluşturacağı negatif izlenimleri silme adına genel bir bilgilendirme yapılmaması bile çok şeye bedel. Şimdi herkes Skibbe'ye yükleniyor ama arkanızda durmayacak bir yönetim olduğunu görüyorsanız ve bir eliniz her an altızdan kaydırılabilecek koltuğunuz üzerinde ise takıma teknik taktik olarak bir şeyler vermeniz, sürekli "şöyle yapar isem ve başarısız olur isem acaba ne olur" gibi bir psikoloji ile doğru ve cesaretli karar alabilmeniz eminim hiç de kolay değildir.

Futbol takımının oyuncu yapısı, teknik-taktik gibi detaylara diğer yazımda değineceğim. Burada ilk olarak futbol yönetimi açısında yaklaşmak istedim olaylara. Futbol yönetimi sadece Kewell, Baros, Meira gibi oyuncuları alarak bir kenara çekilmek değildir. Komple bir iştir, bir vizyon gerektirir. Çünkü eğer bir şeyler tartışılacak ise teknik direktörden önce konuşulacak çok daha önemli şeyler var. Teknik direktör başarının sadece ufak bir bölümüdür, başarıyı oluşturacak asıl etken ise o futbol takımının başındaki yönetimin / yöneticilerin sahip oldukları vizyondur. Bu vizyon sorgulanmadıkça / değişmedikçe Skibbe gibi çok kişi eleştirilip durulur ama hep aynı yerde kalınır.

Not: Gelecek adına bir senaryo yazacak olursak:
Skibbe bir süre sonra gönderilir ve geriye iki seçenek kalır:
1) Yeni teknik adam getirmek, ama bu teknik adam belli bir vizyona sahip ise Kalli ile çalışmayacaktır.
2) Kalli yukarıdaki nedenle gönderilmeyeceği için Skibe sonrası sezon sonuna kadar takımın başına o gelir. İlk iş olarak Ahmet Akcan geri çağırır.

Hiç yorum yok: