10 Kasım 2008

Kadıköy Kabusu Devam Ediyor: 4-1



Son 16 yılda Kadıköy'de oynadığı lig maçlarında sadece 2 galibiyet almış Galatasaray. Bunlardan en sonuncusu da Aralık 99'da soğuk ve yağmurlu bir Kadıköy akşamında gerçekleşmişti. Üzerinden tam 9 yıl geçmişti, bir sonraki derbiye kadar da süre 10 yıl olacak zaten. İlk 11'ler sahada yerini aldığında Benfica kadrosunu koruyan Skibbe'ye karşılık, birazda elindeki kısıtlı imkanlardan da olsa gerek orta sahasını güçlü tutmaya çalışan bir takım çıkarmıştı Aragones. Özellikle Dievid'in uzun zamandan sonra ilk kez forma giydiği böyle zorlu bir maçta sergileyeceği performans öenmli ayrıntılarından biriydi. Kadro dizilişleri açısından iki takım için de söylenecek fazla bir şey yok, sonuçta bu bir tercihti ve önemli olan sahadaki yansımasının nasıl olacağı idi.

Maç öncesi çokça dile getirien bir istatistik vardı: Son 14 yılda oynanan maçlarda ilk golü atan maçı kaybetmemişti. Bu gerçeği iyice kafaya işlemiş olacak ki Galatasaray'lı oyuncular maça goller başlayıp en azından beraberliği garanti almayı düşündüler galiba. Aslında bu gol herkesin aklına aynı şeyi getirmişti: "Maç farka mı gidecekti?" Çünkü Arsenal maçında olduğu gibi geriye çekilip alan savunması yapacak bir takım daha çok zorlayacaktı Galatasaray'ı, fakat atılan ilk gol Fenerbahçe'yi blok olarak öne çıkaracak en büyük silahtı. İşte bu noktada çok kritik bir süreç vardı Galatasaray'lı oyuncuların önünde. O da 25 veya 30. dakikaya kadar maçı gol yemeden sürdürerek Fenerbahçe'nin ileri çıkmasını sağlamak. Bu sürecin başında daha ilk Fenerbahçe atağında savunmanın da yardımı ile Selçuk'un belki de kariyerinde atacağı en güzel gollerden biri Cimbom'un adeta hevesini kursağında bıraktı. Gol öncesi Emre'nin kovaladığı, sonra Ümit'in olduğunu görünce peşini bıraktığı Selçuk'un, Ümit'in yalancı savunması karşısındaki vuruşunun Sabri'nin kafası ile direk arasında bıraktığı 50 cm'lik boşluktan geçmesi de hatalar ve kaderin ağlarının ortak bir yapımıydı.

Bu gol Fenerbahçe'ye hem moral hem de güç verdi. Özellikle 1-0 yenik iken rakibin üstüne ilk gidişinizde bu kadar kolay gol bulabilmek kafalardaki bir çok soru işaretinin üzerine çizgi çekmek demekti aynı zamanda. Bundan sonra Galatasaray oyununu Benfica maçındaki futbola yakın bir çizgiye taşımaya çalışsa ve bunda çok da başarısız olmasa da Fenerbahçe orta sahasında özellikle Selçuk ve Josico'nun sert futbolu rakibin üzerine rahat gitmesini engelliyordu. Buna rağmen oyun Galatasaray'ın kontrolünde iken Fenerbahçe'nin 2. ciddi attığı sonrası attığı 2. gol ipleri kopma noktasına getiren aslı andı. Çünkü Fenerbahçe gerçekten çok kolay gol atıyordu Galatasaray'a, hem de kendilerinin umduğundan bile daha rahat bir şekilde. Özellikle savunma bloğu ile orta sahadaki 2'li Ayhan & Meira'nın arkasına Dievid'in bir zamanlar Gerets zamanında İliç'in oynadığı tek paslı futbolu hatırlatan pasları ile çok rahat sızdı Semih ve Guiza. Zira 2. gol bu şekilde geldi, tek paslar ile orta saha- defans bloğu arasına dalışlar ve oradan yapılan vuruşu ters bir hamle ile Emre'nin kendi ağlarına yollaması. Tam bir moral bozukluğu oluşturdu bu gol Galatasaray'lı futbolcularda, sakin olmaya en fazla ihtiyaç duydukları andı oysa o dakikalar. Bu gerginliğe rağmen devre sonuna kadar daha üstün olmayı başardılar.

Devre arasındaki o 15 dakika 2. yarıya nasıl yansıyacak diye beklerken, maçı Cimbom'un ellerinden kaydıran hamle Skibbe'den geldi Baros ve Ümit'i aynı anda dışarı alarak. Buna 5 dakika sonra Santcis'in yediği hatalı gol eklenince, ipler tamamen koptu. O dakika maçın Fenerbahçe tarafından alındığının resmileştiği andı artık. Sonraki 40 dakika aradaki farkı belirlemek için oynanacak formaliteden daha öteye gitmeyecekti. Maçın 3-1'e gelmesi Fenerbahçe'ye maçın başından itibaren ilk defa daha organize ataklar geliştirme şansı verdi. İleri uçtaki oyuncuların beceriksizliği farkın açılmasını önledi. Sonrası zaten malum, 90. dakikada Dievid'in imzası ve 4-1'lik skor.

Maçı genel hatları ile özetlersek;

* Aragones ilk defa Avrupa Şampiyonası'nda İspanya'nın başındaki o hareketli, heyecanlı havasına bürünmüştü. Maç içerisinde neredeyse hiç oturmadı, sürekli ikazlarda bulundu. Doğru anlarda yapmış olduğu değişiklikler de oldukça yerindeydi. Kanatlardaki yükü azaltmak adına Carlos'u dışarı alıp Wederson'u sahaya sürmek çok akıllıcaydı.

* Skibbe'nin Baros ve Ümit'i aynı anda dışarı alması bence maçın dönüm noktasıydı. Bu değişiklik takımın saha kenarındaki opsiyonlarını azalttı. İlk 45 dakikada Baros'un kötü oynadığında dair elimizde bir veri yok, çünkü gerçek yerinden daha farlı bir pozisyonda, sağ açıkta oynadı. Ümit'in de kötü olduğunu düşünmüyorum. Kewell oyuna alınabilirdi, ama Nonda için çok erken davrandı. Yapılacak şey Ümit ve Baros ikilisinden sadece birini dışarı alıp Kewell'ı sahaya sürmek, maçın gidişatına göre de diğer değişiklikleri yapmaktı.

* Galatasaray 2 ön libero ile oynarken bile defansif bütünlüğü sağlayamıyor. Orta saha ile defans arasına çok kolay sızılıyor ve o andan itibaren savunmanın kademe anlayışı yerle bir oluyor. Emre'nin kendi kalesine attığı 2. gol bunun en bariz örneği.

*Başta Ayhan ve Arda olmak üzere sahada sakin olma gerekliliği kafalara konulmadıkça daha bir kaç yıl Saraçoğlu'ndan galibiyet alamaz Galatasaray. Gereksiz bir gerginlik yaratılıp oyunun gittikçe vasat altına inmesine göz yumuluyor.

*Dievid'in dönüşü Fenerbahçe'nin performansının yukarı doğru ivlenmesinin başlangıcı oalcak gibi duruyor. Aurelio'nun gidişi etkiliydi sergilenen kötü performansta ama Dievid de bir o kadar önemliydi bu takım için ki dün de bunu gösterdi.

İlk cümlelerde de yazdık 14 yıldır ilk golü atanın maç kaybetmemediği gerçeği doğrulanmıyordu belki ama son 9 yılda burada galibiyet alamayan Galatasaray'ın ilk 20 dakikada gol yediği maçların hiç birini alamadığı gerçeği de ortada duruyordu ki Selçuk'un attığı gol bir anlamda bu istatistiğin gerçekle buluşması oldu. Fernebahçe'nin üst düzey bir hücum organizasyonu oluşturmadığı halde 3 gol bulabilme becerisi ya da Galatasaray'ın bu derecede goller yeme beceriksizliği göstermesi maçın kaderini belirledi aslında. Bu gerçek daha uzun yıllar buradan galibiyet çıkarmasının çok zor olduğunu gösteriyor Cimbom'un. Çünkü sıfır hata ile oynamak zorundalar, başka seçenekleri yok Saraçoğlu'nda galip gelmek için.

Hiç yorum yok: