19 Şubat 2010

Avrupa Ligi'nde Gecenin Ardından

Önce Fenerbahçe, ardından da Galatasaray ile sınır dışına çıkmanın heyecanını yaşadık. Değerlendirmeye Fransa üzerinden başlayıp, İspanya'ya geçelim.

Lille öncelikle disiplinli ve atletik bir ekip. Garcia, orta sahayı biraz daha sertleştirip, oyunu kontrol altına almak adına Gervinho'yu kulübeye yollayıp ileri uçtaki Frau'ya Balmont-Hazard-Obreniak-Dumont 4'lüsü ile destek verme yoluna gitmişti. Kaptan Mavuba'da orta saha sertliğini sağlamak adına kilit isimdi. Oyunun genelinde bu planı defansif anlamda iyi uygulasalar da hücum anlamında pek iyi iş çıkardıklarını söylemek de kolay değil. Fenerbahçenin ise Topuz ve Semih'i kulübeye göndererek iyi bir tercih ile Wederson'u sola koyma yoluna gitse de 90 dakika boyuncu Güiza'yı sahada tutup nöbetçi golcüyü oyuna sürmeyi düşünmemesi dikkate alındığında maçı kazanma adına gerekli hamleleri bir bütün halinde yansıtamadığı ortada. Daum'un yarın basında tartışılacak ilk başlık olacağı kesin.

2. dakikada gelen golün ardından Wederson'un attığı güzel gol istenilen ortamı hazırlamıştı. Burada oyunun temposunu arttırmaktan ziyade uyutucu bir kontrol futbolunun tercih edilmesi sorgulanmalı. Rakibin üstüne gittiğinizde sert ve atletik savumasına rağmen pozisyon bulabildiğiniz de gün gibi ortadaydı oysa. Lille, belli ki Gervinho'yu avantajlı skoru ele geçirince sahay sürülecek koz olarak düşünmüşütü ve son 20 dakikada bu hamleyi kullandı. Bu kısa süre zarfında sağ taraftan tehlikeli ataklar geliştirdiğini de gördük. Bu skorun ardından 2. maçta ilk 11'de çıkması da beklenebilir ama muhtemelen yine yedek kulübesinde başlayacaktır. Fenerbahçe ise gerek maç motivasyonu gerekse de Saraçoğlu atmosferi ile turu geçebilecek skoru elde edebilir ama bu maçta olduğu gibi basit gol yeme lüksü kesinlikle yok. Lugano'nun muhtemel yokluğunda defanstaki bütünlük bu açıdan büyük önem taşıyor.

İspanya tarafında ise Boğazın karşı tarafındaki rakibine göre daha olumsuz şarlar bekliyordu Galatasaray'ı maç öncesindeki duruma bakınca. İleri uçtaki eleman eksikliğini zaten sezon başından beri baş ağrıtan orta sahada top tutamama hastalığı ve beceri eksikliğini de ekleyince sıkıntılı bir 90 dakika yaşanacağı aşikardı. Maça bu kurgu altında maçsız geçen süreyi motivasyon ve mücadele gücü depolama anlamında iyi geçirdiğini göstererek başladı Galatasaray. Daha çok kendi yarı sahasında oynu kabullenen ve topu ayağına aldığında hızlı şekilde rakip sahaya ilerlemeye çalışan bir takımda sahada bunu becerebilecek oyuncu sayısının azlığı en büyük dertti.

Oyun dengede giderken Caner'in üst üste yaptığı 2 hata ile gelen gol açıkçası umutları biraz azalttı. Gol atması zor görünen Galatasaray'ın yiyebileceği goller korku dolu dakikaların habercisi gibiydi. İlk yarı sonuna kadar farkı arttırabilecke pozisyonları da Aguero ve Simao ile yakaladı zaten Madrid. 2. golün gelmemesinin maçın kaderini değiştirdiği ortada.

2. yarıya hızı kesilmiş şekilde başlayan Madrid'in karşısında başta Keita'nın bireysel çabaları ile hafif de olsa kıpırdayan Galatasaray'ın ilk hedefi gol yememekti, atılacak bir gol de kaymaklı ekmek kadayıfı olurdu. Keita'nın uzaktan atılan şutu, Mustafa'nın bulduğu yarım pozisyon sonrası bulunan tek pozisyon ile gelen gol ve deplasmanda alınan beraberlik bu şartlar altında çok iyi sonuç. Eğer İstanbul'a gol atma mecburiyeti ile dönseydi Galatasarayi bu durum olumsuz olarak etkileyebilirdi takımı.

Yarın gazetelerde Mehmet Topal'ın iyi oyunundan bahsedenler çıkacaktır ama bence varlığı dayanılmaz. Çok fazla top kayı ile oynadı, gereksiz top kayıpları yaptı ve topu çok yavaş kullandı. Buna benzer yapıda ve oyun zekası düşük Mustafa eklenince orta saha tam bir kabusa dönüyor. Neill tecrübesiyle fark yaratıyor, kesinlikle kazançtır takım adına. Elano çokd aha mücadeleciyd bu akşam. Keita, 2. yarıdaki oyunu ile skora isyan edenleri başındaydı. Arda dengeli, Santos ile yine çoğunlukla kayıptı. Madrid'de kalecinin değişmesi ise maçın beraberliğe doğru ilerlemesi adına kaderin ördüğü ağın yansımasıydı.

Genel oyun olarak Leverkusen deplasmanından beri gördüğüm en kötü oyunlardan biri sahadaydı. Tek pozitif taraf mücadele gücünün yüksekliğiydi, bunun dışında futbol adında farklı bir poztif taraftan bahsetmek mümkün değil Galatasaray adına.

Hem Galatasaray hem de Fenerbahçe 2. maç için turu geçebilecekleri skorları elde ettiler. Eğer Fenerbahçe bir beraberlik ile dönebilseydi 4. turu görme ihtimali kesinlikle çok daha fazla olurdu Galatasaray'dan ama gole ihtiyacı var iken Lille daha etkili olabilir. Galatasaray'ın rövanşa nasıl bir 11 ile çıkacağı da önemli, kadroyu görmeden bir şey söylemek zor ama bu akşamdki kötü ve 2-3 oyuncusu ayakta kalabilen Atletico'yu eleyememek çok yazık olur.

Hiç yorum yok: