07 Aralık 2009

Galatasaray 1:1 İ.B.B

Haftalar sonra oynanan böylesine domine bir oyundan sonra son saniye golüyle puan kaybedip, liderlik fırsatını tepmek, rakiplerin 3 puansız kapadıkları haftada altın tepsi ile sunulanları elinin tersi ile itmek, geçen senenin benzeri bir filmi yeniden izliyor olmak... Galatasaray adına gecenin sonu gerçekten de san sıkıcı oldu, oysa oyunun 70 dakikalık bölümü farklı şeyler sunuyordu izleyenlere.

Maç sonrası Rijkaard'da bu farklılıktan dem vurup son 15-20 dakikadaki negatif değişimden bahsetti ama bu geriye çekilişteki en büyük payın kendisinde olduğunu henüz keşfetmemişti. Bursa deplasmanında denediği saçma sapan ileri uçsuz anlayışa dönüşü ve Nonda gibi topu ileride tutan, ilk golde olduğu gibi sırtı dönük topu alıp kanattaki arkadaşına açabilen bir adamı kenara alarak hem 3. bölgede top ile oynama oranının düşüşüne hem de rakip stoperlerin daha özgür hareket ederek ileriye çıkışlarına imkan vererek gecenin olumsuzluğunun altına imzasını kondurmuştur. Maçın sonlarına doğru Aydın'ı alması topu ileriye hızlı taşıma düşüncesi ile açıklanabilirse de bu adamın artık bu takımda sadece önde iken top sürmesi amacıyla tutulacak bir karakter olmadığı, yakın zamanda son 2-3 yıllık zaman diliminde alamadığı yolu önümüzdeki zamanda almasını beklemenin yersizliği görülmeli.

Fenerbahçe maçından itibaren alınan yolda en tempolu maçını oynadı dedik Galatasaray için ama her zaman yazdığım gibi futbolun bir de rakip takım ayağı olduğunu unutmamak lazım. Abdullah Avcı'nın Galatasaray'daki eksikliği görüp oyunu önde basarak oynamaya çalışacağını düşünmüştüm, ama beklenenin aksine daha çok yarı alanında alan savunması ile oynama düşüncesi ile çıkardı takımını sahaya. Galatasaray'ın ekmeğine yağ süren temel anlayış da bu oldu. 45 ile 70. dakikalar arasında stoperlerin de ileri çıkışları ile takımın boyunun kısalması, rakibin yarı alanına hapsedilmesi bu anlayış ile çok bağlantılı. Oysa Galatasaray'ın defansına ve orta sahasına baskı yaparak stoperlerin zaten sorunlu yapıları ile yarı sahalarına hapsolmasını ve ortadaki oyuncuların da top çıkarmak amacıyla bunlara yaklaşmasını sağladığınız zaman takım içi arızaları daha kolay meydana çıkarıyorsunuz.


Bu açından bakıldığı zaman Galatasaray'ın bu akşamki olumlu çizgisinin farklı karakterdeki en azından yukarıda bahsedilen defoları kullanmaya meyilli anlayışa sahip takımlar ile karşılaşıldığı zaman sahaya nasıl yansıyacağını da görmek gerekiyor daha sağlıklı analiz yapmak için. Salt bu 90 dakika özelinde konuşacak olursak da takım boyunu kısaltıp dönen topları alma, rakibi sahasına hapsetme, ayağa isabetli pas, zaman zaman yapılan oyunun yönünü değiştirme uygulamaları gayet yerindeydi. Zaten son dakika golünün yarattığı yıkımın en büyük sebebi de takımın mevcut potansiyeli ile sahaya konulanbilecek iyi oyunlardan birinin ardından bu denli ucuz puan kaybedilmesiydi.

Galatasaray'ın mevcut kadrosu ile bu tür inişli çıkışlı grafik sergilemesi gelecek adına beklenebilecek bir durum. Mevcut kadronun hücumcu-savunması orta saha oyuncuları açısından dengesizliği de göz önüne alındığında bugün Keita yarın Elano,Kewell gibi başka bir ismin kenarda olması gayet doğal. Yarın tartışmalar Keita'nın oynatılmaması üzerinde yoğunlaşabilir ama Rijkaard açısından Keita'nın zor bir isim olduğunu belirtmek lazım. Fazlasıyla çaba sarf ediyor olumlu şeyler yapmak için ama öyle bir dengesiz tarafı da var ki takım disiplininde uzaklaşmasına ve hatalı paslar yapmasına sebep olan kadroya yazarken kararsız kalınmasını eleştirmek ucuz olur.

Zirveden kopmamış olmak yapılan puan kayıplarının telafisi olduğunu gösteriyor. O nedenle bu maçlardan alınacak ders: 2. golü bulmakta, oyunu koparmada yaşanılan sıkıntıların çözülmesi üzerine kafa yorulması. Bunun yolu da orta saha oyuncularının oyunun 2 yönünü oynayabilecek adamlar olmasından geçiyor. Hücuma da ofansa da dengeli destek veren isimler katılabilirse kadroya ilerleyen dönem de daha az arıza yaşanacaktır. Bu akşam çok net bir pozsiyon var: Mustafa Sarp'ın kontrol edemeği topu ardından Arda'nın çizgiye indiği anda kale sahasının içerisinde tek isim arka tarafta 2 oyuncunun markajında bulunan Nonda idi. Oysa bu tür durumlarda orta sahanın daha fazla destek vermesi ve boşluklara kaçması lazım.

Bireysel olarak sadece defansın göbeğindne bahsderek konuyu kapatmak istiyorum. Mehmet Topal'ın sahip olduğu özellikler, potansiyel itibari ile en verimli olacağı yerin defansın göbeği olduğunu söylemiştim, bu akşam da bunu doğrulatır tarzda oynadı. Gökhan'ın çok daha üstünde bir performansla sahadaydı. Servet'e gelince her pozisyonda vücudunu kullanarak durumu kotarmaya çalışması başına iş açacak. Benden söylemesi...

Hakem konusuna gelince, üzerine bu kadar fazla gidilmesi çok da anlamlı değil ama golden önceki faulün diğer yarı alandan Galatasaray tarafına yaklaşık 10 metre taşınmasının gözden kaçması çok da kabullenilir değil. Özellikle de yardımcı hakemin de tam orada olup müdahale şansı olduğu düşünüldüğünde.

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Merhaba Sacit Abi,
Yazını yine beğendim. Daha önce konuştuğumuz gibi kadro eksik Galatasaray'da özellikle Baros'tan sonra gol bile atamıyoruz. Takviyelerle ve devre arası kampıyla tekrar form tutulabilir fakat o döneme kadar aldığmız galibiyetler kötü futbolda olsa kardır. Tabi ki teknik ve taktik konularında Galatasaray bu puan kaybında baş sorumlu. 2. golü atıp maçı bitirebilirdi en azından topu paniklemeden ilerde tutabilirdi ama formsuz futbolcular olunca özgüvende olmaz doğal olarak. Fakat esas bahsetmek istediğim konu dün ki hakem. Evet bakınca öyle çok net bir hatası yok gibi ama futbolcularımıza olan tavırları ve verdiği kararlarla eyyam yaptığını ve Galatasaray'ın hakkını yediğini düşünmekteyim. Bu arada bu hakem geçen sene Lincolnün golünü vermeyen hatta ve hatta 3 sene önce yine bir Belediye maçında Hasan Şaşı oyundan atıp 2-2 berabere kalmamıza neden olan hakemdi. Ama dünki maçta son 10 dakika değil maç başından beri sanki aldığı emiri uygulamaya çalışan karaktersiz bir hakem izledim. Hata olur hakem adına ama benim gözlemlediğim kadarıyla dünki maçta eyyam vardı. Zaten Oğuz Sarvan'ın Galatasaray düşmanlığı senelerdir aşikar bir durum olması ve Aziz Yıldırım'ın açıklamarı üzerine böyle bir maç yaşanması üzücü.
Saygılarımla..

Sacit Tekin dedi ki...

Kadir selam,

Hakem benim açımdan da geçen seneki Galatasray maçından beri mimlidir. O maçın kaybedilmesinde neredeyse en büyük rol bence de hakemindi. Son yılarda Kadıköy'de oynanan en güzel futbolun başlangıçta direkt atış olarak gösterilen ama Lincoln'ün arkasına geçtikten sonra endireğe çevrilen atışın ardından yapılan gol iptali, ceza sahasında bugün Fenerbahçe'nin Es-Es maçında isyan ettiği çekmelerinin benzerinin Galatasaraylı oyunculara 2 kez çok net yapılmasına rağmen es geçilmesi, saha içerisindeki sertliğe göz yumulması gibi hadiselerle gölgede bırakıldığını dün gibi hatırlıyorum.

Fakat bu maçta ne olursa olsun 2. gol bulunmalıydı, işte o zaman da iş gelip hakeme dayanıyor. Yazıda da belirttim hakemin bu maç için sonuç üzerinde etkili olduğunu düşünmüyorum ama genel kalitesinin düşüklüğü konusu gün gibi ortada.