10 Mayıs 2011

Şampiyon Panathinaikos















Hani Vizontele'de televizyonu gören köyün delisi "Şerefsizim benim aklıma gelmişti" tepkisi veriyordu ya, Barcelona serisinin kaybettikleri ilk maçınd bile Obradovic'in yönetimini gördükten sonra "Bu Pana'nın bileği zor bükülür" demiştim. İlk maçı da son saniyede kaybedip geriye düşmelerine rağmen bir koçun takımı nasıl yönlendirdiğinin en güzel örneklerini sergileyen bu takımın yolunun uzun olduğu ortadaydı.

Final Four eşleşmelerine bakınca Final'in adının Pana-Maccabi olacağını söylemek kainlik değildi zaten. Hatta açıkçası bu aşamadan sonra Yeşiller'in kupayı vereceklerini de zannetmiyordum.

Daha ilk çeyrekte kontrolü eline alan taraf Pana idi 22-15 biten bu çeyreğin ardından, 2. çeyrekte Maccabi'nin 4 sayılık üstünlüğü ile devre kafa kafaya bitti. 3. çeyrek ile birlikte açılan fark artık zamanın tükenip kupanın Yunanlılar'ın elleriyle buluşmasının beklediği anların sahnelenmesinin temel nedeniydi.
Maç boyunca Sarılılar'ın 2 sayı isabetinde %39 ile oynarken Pana'nın %62'lerde oluşu zaten farkı izah eden en temel gösterge yanında bir de 9 adetlik defansif rebound farkını eldedik mi (Schortsanitis'in erken faul problemine gidişi de bunun en önemli sebebiydi) çok da bir şey yazmaya gerek kalmıyor.

Panathinaikos bu sonuçla 6. şampiyonluğunu kazanmış oldu, koç Obradoviç ise toplamda 8. Pana ile 5. şampiyonluğu hanesine yazarak bu alandaki rekorun sahibi olmuş oldu. En çok kazanan takım sıralamasının tepesinde ise Real Madrid olduğunu hatırlatalım.

MVP'yi maçı izlemeyenler de tahmin etmiştir: Dimitris Diamantidis. Barça serisini takımına getiren isim, Euroleague tarihinde Final Four'da 2. kez MVP seçilen 3. isim olarak da adını yazdırmış olde gelecek nesillerin ezberleyeceği satırların arasına.

Maçın ilginç görüntülerinden biri de Rusya Milli Takımı sonrası Efes Pilsen'e büyük umutlarla getirilen ama hayal kırıklığı yaşanan, yaşatan,yaşayan David Blatt'ın bench'de oluşuydu.

Hiç yorum yok: