26 Nisan 2011

El Classico'lardan Geriye Kalanlar















18 günde 4 El Classico hedefi ile çıkılan yolun tam olarak yarısındayız. Önümüzdeki 8 günlük süreçte belki de en önemli 2 maçlık seri bekliyor bizleri. Geride kalan 2 maçta ilk maçtaki 5-0'lık hezimetin ardından bir beraberlik ve bir galibiyet ile Mourinho'nun karizmayı çok iyi toparladığını söylemek pekala mümkün üstelik 18 yıldır kupayı kazanamayan Real Madrid'e kupayı daha ilk senenizde hem de ezeli rakibinizi yenerek kazandırıyorsanız. Winner olmak kolay değil ve bu ünvan Portekizli'ye fena halde yakışıyor!

İlk maç için gene kanı paralelindeyim, ülkemizde olsa bu mu Dünya Derbisi diye eyrden yere vuracağımız türden bir maç oldu. Pepe'li orta saha tahmin ettiğimiz üzere daha sert, daha fazla alan kapatan bir görünümdeydi. Tahminimizin aksine yaratıcılık konusunda da çok kötü olmadıkları da ortadaydı. İlk yarıda kaleyi yoklayan net pozisyonları da buldular. Barça çok daha rölantiydi ilk yarıda hatta maç boyunca. Bir süredir süre gelen bocalama belirtileri ufaktan kendini göstermeye başlamıştı.

Barcelona karşısında rakip takımların saman alevi gibi süren akınlarını görmemizin en büyük nedeni Katalanlar'ın oyun modelinden kaynaklanıyor. Hem topa sahip olma hem de kaybedilen topu yeniden kontrolü altına alma anlamındaki müthiş tutku rakip takımların başlarının en büyük belası. Dolayısı ile Barcelona'dan arda kalan kısa zamanda çok becerikli ve marifetli olmak zorundasınız.

2. yarıda Barcelona oyunu kontrolü altında tutarken rakibin 10 kişi kalışı ve 1-0 öne geçiş sonrası muhtemelen Madridliler "Yine mi?" sorusunu sormaya başlamışlardı. Barcelona oyunu rölantide görümeyi düşünürken Mourinho'nun cesur hamleleri ve Mesut'un oyuna ağırlığını koyuşu ile oyun içersinde kurulan baskı çok net görülmeye başlandı. Seyirci desteği de arkaya alındıktan sonra hakem'in bence hatalı bir kararı ile verilen penaltı ile skor 1-1'e geldi. Maçın hakkı nedir diye sorulsa sahadaki oyun sonrası herhangi bir tarafın 3 puanına kolayca karar vermek de kolay değildi.

Maç sonrası Mourinho'nun Barça karşısında özellikle 10 kişi kaldıktan sonra sergilenen oyundan dolayı mutlu oluşu ve "10'a 11 şeklinde hazırlanmaya gidiyoruz" şeklindeki mesajları dikkat çekiciydi ve sonraki maçlar için alınan umudun yansımasını çok net hissetmek mümkündü.

Copa Del Rey ise lig maçının tam aksine çok daha heyecan doluydu. Tek maçlık bir sürecin içinde olunması muhtemelen oyun anlayışını etkilene en önemli unsurlardan biriydi. Madrid'in Pepe'li orta saha dizilişi ile ortaya koyduğu sert futbol "iyi niyetli ve temiz çocuklar topluluğu" Barcelona'yı ilk yarı boyunca feci halde bocalattı. Bu süre içerisinde maç 2-0'a çok rahat gelebilirdi. Hakem'in bu süre içerisinde Pepe'yi çok rahat şekilde çift sarı karttan atabileceği gerçeğini de eklemek gerekiyor.

2. yarı ise 5-0'lık maçın kesitlerini gördük. Topa sahip olan, dönen topları alan rakibe neredeyse top göstermeyen Barcelona kontrolü tamamiyle ele geçirdi. Real Madrid'e yapılacak tek şeyi yani tüm boşukları kapatmaya çalışmaktan başka bir şey de kalmıyordu. Bu süre zarfında kale önüne kadar gelen ama kaleye şut çekmeyi akıl edemeyen, neredeyse topla kaleye girmeyi deneyecek kadar tek yönlü oynuyor olmaları da şaşılmayacak gibi değil. Barcelona'nın oyun modeline büyük saygı duyuyorum ama golü hep aynı biçimde aramalarına değil! Oyuna bu kadar hükmedip gol anlamında bu kadar çaresiz kalınması...

Tamam Mourinho boşlukları çok iyi kapattı, takımı iyi motive etti ki şu ana kadar Barcelona karşısında onları zor duruma düşürmüş 2 takımın da yaptıklarını ve sonunda karşı karşıya kaldıkları kaderi düşününce ( Biri 2011'de Valencia, o maçta Barça 1-0 kazandı ama Valencia öne basarak Barça'ya top yaptırmadı ve ciddi pozisyonları harcadı, diğer takım ise Barça'nın çizgi defansı arasına hızlı toplar ile sızmayı çok iyi başaran Lucescu'nun Shaktar'ı...) eldeki alternatifler çok da çeşitli değildi. Bu şartlarda da en makullerinden birini uyguluyordu Real Madrid ama yine de bir fakat'ı var... Barcelona bu maçı pekala alabilirdi.

Eğer elinde benim de haksızlık ettiğim Etoo olmuş olsaydı. Müthiş formsuz olan Villa'nın yerinde hem şut özelliği olan, hem delici hem mücadeleci hem Real'in sertliğine karşılık veren bir futbolcu olmuş olsa Kupa başkent'e değil Barcelona'ya doğru yol alabilirdi.

Hakem ise maçı gerçekten "idare" etti. Hakemlik yaptığım için yüz ifadelerinden neler hissettiğini anlamaya çalıştım, Alonso ve Pepe'ye 2. sarı kartı göstermesi gereken pozisyonlarda yüzünün halini aldığı hal gerçekten doğru bildiğini yapmamak için çırpınan bir insanın haleti ruhiyesini çok iyi anlatıyordu. Şampiyonlar Ligi'nde daha adil bir yönetim ile Real Madrid'in maçı 11 kişi tamamlaması kolay değil.

Guardiola'nın bazı şeylere çözüm bulması gerektiği ortada, "biz oyun yapımızı değiştirmeyeceğiz" dese de farklı senaryolar üzerinde durduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki sene için de özellikle forvet için daha kapsamlı değerlendirmeler de yapacaktır.

Mourinho, bir şekilde Barça'ya "seni durdurabilirim" mesajı verdi ve bu mesajın karşı taraf için ciddiye alınacak çok öenmli yanları olduğu ortada yoksa bedeli Şampiyonlar Ligi'nden elenmeye gidecek kadar ağır olabilir.

Hiç yorum yok: