19 Eylül 2011

Arena'dan Satır Aralarına: Galatasaray 3:1 Samsunspor
















       Geride kalan gerçekten kahredici ve yorucu sezondan sonra yeni yönetim ile yeşeren umutlar, Terim'in teknik adam olarak Florya'ya 3. kez gelişi ve yapılan transferler... Uzun süren hazırlık dönemi sonrası geçen hafta yapılan kötü açılışın ardından yeni takıma dair sancıların ne kadarının doğal sürecin bir parçası olduğunu ne kadarının ise genlerdeki şifrelere işlendiğni görme adına iyi bir testti.

Maç öncesi herkes de tribünlerin ne kadarının dolacağına dair bir merak vardı, 35000 civarındaki seyirci hiç de fena değil, yaklaşık 1.5 x (Full Ali Samiyen ) demek bu. Bilet fiyatlarının yüksekliği de göz önüne alınırsa Allah bereket versin tabiri cuk diye oturuyor. Sezon boyunca da yönetimin fiyatlarda kombine kart sahiplerini düşünerek indirime gitmme ihtimalinin yüksekliği de göz önüne alınırsa takımın performansı bu sayıyı olumlu ya da olumsuz anlamda çok etkileyecek.

Maç atmosferine dair 1-2 kelamım daha olacak. Oyuncular tek tek tribünlere çağrıldı yedek oyuncular dahil ama iki ismin çağrılmaması dikkatimi çekti: Hakan Balta ve Gökhan Zan. Bilincli bir hamleydi sanırım ama her iki oyuncudan haz etmesem de can sıkıcı bir durum, performanslarını kötü etkileyebilir diyeceğim fakat normal şartlarda sahaya ne koyduklarını sorgulayınca çok da anlamlı durmuyor.

Saha içinde dönecek olursak, yeni takım-uyum sürec bir çok önemli noktanın altını çizmek gerek. Zamanla bazı şeylerin daha iyi oturduğunu göreceğiz ama nelerin oturmasını beklediğiniz esas kritik nokta. Çünkü bu takımın potansiyelinin neleri yansıtabileceği gerçeğinin yanında bu takımın mevcut oyuncu kadrosu ile genlerinde bulunmayan bazı özelliklerin de zamanla sahaya yansıtılacağını bekleme hatasına düşmemek gerek. Beklerin efektif kanat bindirmeleri , çok tempolu oyun ilk akla gelen örnekler.

Yazacak çok şey var ama esas oğlanlardan dem vurmak gerekirse:

1) Futbolda gol olgusu tek oyuncuya yani ileri uçta oynattığınız oyuncu sayısına bağlı kaamaaycak kadar değerli. Gol bir paylaşımdır tıpkı savunma gibi, tamam belibi bir bölgeden beklersiniz ama o gole katkı görünmese de takımın bir çok mevkisinin ufak katkıları ile gelir. Mesela defans ileri çıkar, orta sahayı rakip kaleye iter, orada sıkıştırılan oyun ile kanatlardan yağılan bindirm geolü getirir. Bu çok basit bir örnek, senaryolar çoğaltılabilir. Sahaya bakınca da tek forvet - çok forvet gibi düz bir tartışmayı takımın diğer hatları özellikle de orta saha ile birlikte ele almak lazım.  Topu ayağında tutup takımın ileride çopalmasını sağlayacak, ya da tempıyu yükselterek seri şekilde kaleye gidebilecek oyuncu sayısı çok az olan bir takımda ki Galatasaray bunun bir örneği, ileri uçtaki adma yalnızlar oynar. Baros gibi ivmesi düşen bir isim için bile bu geçerlidir.

Burada Galatasaray'ın saha içerisinde orta sahada, defansta ve kanatlarda yer alan isimlerinin hat bazında bakıldığında birbirine ne kadar benzediği gerçeği ile karşılaşıyorsunuz. Açık oyuncularının rakip ceza sahası içerisinde ters kanat bindirmesi ile çoğalmadığı ve topu ileri taşıma anlamında ortalama hızda olduğu, defans göbeğinin yavaş kaldığı, kanat beklerinden birinin (sol bek) hücum anlamında sıfırları oynadığı ve sağ bekinin de standardının olmadığı, orta sahadaki 3'lüden Melo'nun farklı yapısı ile öne çıktğı ama genel anlamda benzeştiği, en bariz örneği ile Hagi'sizlik çeke bir takımın gelecek adına çok varyasyonlu işler beklemesini beklemek fazla iyimserlik gibi geliyor.

2) Galatasaray'ın en büyük sorunu temposuzluk, bu kadro yapısı ile rakibi kontra atak ile avlamak neredeyse imkansız olacak. Takım çok durağan oynuyor ve tempoyu artıracak oyuncu sayısı da oldukça az.

3) Kanatların verimi çok düşük. Hakan Balta iyiydi deniyor ya şaşıyorum. Antep'de Zigler'in yaptıklara baksınlar, bir de Hakan Balta Galatasaray kariyerinde bunları yapt mı acaba diye sorsunlar? Hakan Balta ya da Çağlar var iken sol açıkta oynayan oyuncunun verimi yarıya düşer. Sahte bir destek var hücuma, bir kaç pozisyonda bindirdi ondan sonra geriye dönüşlerde zorlanmaya başladı.Sabri de güya bindiriyor ama verim çok düşük.

4) Hücumda çoğalamıyor Galatasaray. Kanatlardan gelen toplarda ters kanattan gelen adam neredeyse yok. Özellikle Kazım, arka direk koşusu neredeyse sıfır, garip bir ruh halinde bu aralar yine. Orta saha desen hücuma destek verecek tek adam Melo gibi ama o da bizim kaleye daha yakın oynatılıyor.

5) İleride topu ayağında tutacak, 2-3 kişiyi geçecek takımın ileri taşınmasını sağlayacak yaratıcı oyuncu ya da forvet yok. 96 yılında Terim Hagi ile yapmıştı bunu, bu defa Hagi'sini bularak başlamalıydı işe, en büyük hatalarından biri bu.

6) Bu kadro yapısı ile pozisyon bulmak için takımın boyunu kısaltmak şart ama bu ağır defans hattı ile bunu yapmak çok zor. İleride şok pres yapıp oyunu oraya sıkıştımak lazım ama kant beklerinden yalnızca biri hızlı ve üstelik göbek de yavaş.

Yazacak çok daha fazla şey var ama bu takımın mevcut kadrosu oyun içerisindeki çözümü sınırlandırıyor, elbette yeni bir takım uyum süreci var ama uyum süreci ile çözülemeyecek daha önemli şeyler de var. Örneğin Eboue değerli bir isim ama Selçuk ve Melo varken daha farklı bir karakterin sahada olması gerek.

Ya da kanatlara böyle durağan isimler değil daha dikine giden isimler tercih edilebilirdi. Bu kadroda topu aldı mı götüren bir oyuncu olmaz mı?

Baros'a gelince, Baros teknik anlamda hep sıkıntılıydı, zenci kanı var onda da. Beyin ayak arasında uyumsuzluk var, örneğin geçen sene Fenerbahçe maçıında skor 1-0 iken boş boş pozisyonda orta sahada 2 ye 1 giderken verdiği saçma pasa bakın çok şey anlatmaya yeter.

Peki ne yapılmalı?

Bu yapı teknik adamın hata şansını da azaltıyor. Öncelikle sahaya doğru kadro ile çıkılmalı ve en uygun bileşim bulunmalı. 4-3-3'den ziyade çift santroforlu kadro tercihi daha efektif sonuçlar verecektir. Engin yaratıcılığı ile bu takımda daha fazla süre almalı, Elmander'in gözü kadarlığında faydalanılmalı. Kazım'a gözdeğı verişmeli ve her şeye rağmen Baros'un hazır olması sağlanmalı.

Bunlar bir çırpıda akla gelenler ama yukarıda maddeler halinde sıralananlardan kadro zaafiyeti konusunda bir şey yapılamaycağıan göre diğer maddelerin çözümü için yollar aranmalı ve her oyuncudan sahada maksimum verimi alabilmek için elden ne geliniyorsa yapılmalı.


Haaa bir de, eğer varsa, Scouting ekibi ile konuşulup tüm Türkiye Ligleri'nin taranıp bir adet sol bek bulunması istenmeli, ne pahasına olursa olsun bu mutlaka atılacak adımlardan biri olmalı.

Samsunspor'da Domingues ve Ekingho dikkati çeken iki isim di dün gece, özellikle de Domingues'in sırtı dönük top alışları, mücadelesi Baros'da olmayanlara iç çektirir nitelikteydi. Mustafa Sarp'ı ise Allah'a havale ediyorum, Melo'araya girmese kalecinin alacağı topa ki Muslera kendisinin vuruş açısını kapatmıştı, nezih bir ortamdayız burada kesmek zorundayım.

Hiç yorum yok: